Su Yılanı ile Engerek

Bir zamanlar, serin bir pınarın kenarında bir engerek yılanı yaşardı. Her gün bu pınara gelir, taze ve serin suyundan kana kana içerek dinlenirdi. Ancak pınarın çevresinde yalnız değildi. Orada, bir su yılanı da yuvasını yapmış, aynı su kaynağından faydalanıyordu. Ne var ki, su yılanı, engereğin varlığından rahatsızlık duyuyordu. Bir gün, engereğe öfkeyle seslendi:

— Çay boyunca bu kadar su varken neden gelip beni rahatsız ediyorsun? Buradan uzak dur!

Engerek, su yılanının bu kaba sözlerine içerledi. Oysa pınar herkese aitti, neden oradan uzaklaşmak zorunda kalsındı ki? İki yılan arasındaki gerginlik giderek arttı. Tartışmalar, sonunda bir meydan okumaya dönüştü. Su yılanı, engereğe şöyle dedi:

— Öyleyse aramızdaki bu anlaşmazlığı bir dövüşle çözelim. Kim kazanırsa pınar onun olacak, diğeri burayı terk edecek!

Engerek bu teklifi kabul etti. Dövüş için bir gün belirlediler ve her iki yılan da o günü beklemeye başladı.

Pınarın yakınında yaşayan kurbağalar, bütün bu olan biteni ilgiyle izliyorlardı. Kurbağalar, su yılanını hiç sevmezdi; onun baskıcı tavırlarından bıkmışlardı. Bu yüzden engereğin yanına gidip ona destek olmayı teklif ettiler:

— Merak etme, engerek kardeş. Biz senin yanındayız. Dövüş sırasında sana yardım edeceğiz.

Engerek, kurbağaların bu desteği karşısında biraz rahatladı ve onlara teşekkür etti. Ancak asıl sınav günü yaklaşıyordu.

Sonunda dövüş günü geldi çattı. Engerek ve su yılanı pınarın kenarında karşı karşıya geldiler. Mücadele çok sert geçti. İki yılan da tüm güçlerini kullanarak savaşıyordu. Bu sırada kurbağalar suyun kenarında toplanmış, bir ağızdan bağırıyorlardı:

— Vırak! Vırak! Haydi engerek, vur! Sen yaparsın!

Engerek, su yılanıyla amansız bir mücadeleye girişti ve sonunda galip geldi. Su yılanı, canını zor kurtararak oradan kaçtı. Pınar artık engereğin olmuştu. Dövüş sona erdiğinde, kurbağalar hep birlikte engereği alkışladılar ve onu tebrik ettiler.

Ancak engerek, yorgun ve biraz da öfkeli bir şekilde onlara döndü:

— Hani bana yardım edecektiniz? Az daha canımdan oluyordum! Siz ise sadece karşıdan bağırıp durdunuz. Bu mu sizin dostluğunuz?

Kurbağalar, biraz utanarak cevap verdiler:

— Ne yapalım engerek kardeş, bizim gücümüz kollarda değil, sesimizdedir. Biz böyle yardım ederiz.

Engerek, kurbağaların cevabını duyunca bir süre düşündü. Belki de her canlının yardımı, kendi gücüyle sınırlıydı. Ancak yine de dostluk, bazen sadece bir bağırıştan fazlasını gerektirirdi. Pınarın huzur dolu günlerine geri dönmesiyle, engerek de bu tecrübeyi unutmadı.

İlgili Masallar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz