Bir varmış, bir yokmuş, çok uzak bir ormanın derinliklerinde, minik, bembeyaz tüylü bir tavşan yaşarmış. Adı Minik Tavşan’mış. Minik Tavşan, her gece gökyüzüne bakıp, parlayan yıldızları izlemeyi çok severmiş. O kadar meraklıymış ki, bir yıldızın ne kadar parlak olduğunu, hangi renk olduğunu ve hangi bulutun arkasında saklandığını düşünmekten uyuyamazmış.
Bir akşam, gökyüzü pırıl pırıl parıldarken, Minik Tavşan yine başını kaldırıp bakarken, bir yıldız ona göz kırpmış. Bu yıldız, diğerlerinden farklıymış. O kadar parlakmış ki, Minik Tavşan’a göz kırpması bile gökyüzünü aydınlatmış. Yıldız, “Merhaba Minik Tavşan!” diye seslenmiş.
Minik Tavşan şaşkınlıkla bakmış ve “Merhaba Yıldız! Neden bu kadar parlaksın?” demiş. Yıldız gülümsemiş ve “Benim görevim, senin gibi minik tavşanlara tatlı rüyalar getirmek. Ama neden uyumuyorsun, Minik Tavşan?” diye sormuş.
Minik Tavşan üzülerek, “Ben uyuyamıyorum çünkü yıldızların hepsi çok güzel ve her birinin ne kadar parlak olduğunu hayal ediyorum. Hangi birini önce göreceğimi bilemiyorum!” demiş.
Yıldız tatlı bir şekilde gülümseyerek, “O zaman sana çok özel bir masal anlatayım. Eğer gözlerini kapatırsan, masalın içinde kaybolur, rahat bir uykuya dalarsın,” demiş.
Minik Tavşan, Yıldız’ın teklifini kabul etmiş ve gözlerini kapamış. Yıldız, Minik Tavşan’a şöyle anlatmaya başlamış:
“Bir zamanlar, bulutların üstünde bir yıldızlar vadisi varmış. Burası, Minik Yıldızlar’ın yaşadığı, çok özel bir yerdi. Minik Yıldızlar, her gece kendi yumuşacık yatağında uyurlarmış. Bu yataklar, beyaz pamuk gibi yumuşacık ve pırıl pırıl parlayan bulutlardan yapılmış. Geceleri, bu Minik Yıldızlar uykularında çok tatlı rüyalar görürlermiş.”
Minik Tavşan, hayalinde bu güzel yeri canlandırırken, kendini yumuşacık bir yatakta, pufuduk beyaz bulutların arasında hissetmiş. Yıldız devam etmiş:
“Her Minik Yıldız sabah olduğunda uyanıp, uçarak tüm ormanın üzerinden geçermiş. Gökyüzü boyunca kayarken, Minik Yıldızlar ışıklarıyla ormanda uyuyan hayvanlara tatlı rüyalar getirirlermiş. Kocaman tavşanlar, minik sincaplar, hatta ormanın derinliklerindeki kedicikler bile onların ışığıyla huzur içinde uyurlarmış.”
Minik Tavşan, gökyüzüne doğru süzülen Minik Yıldızları göz önüne getirerek kendini çok rahatlamış hissetmiş. Yıldız ona şefkatle bakarak, “Şimdi sen de bir Minik Yıldız gibi tatlı bir uykuya dalabilirsin, Minik Tavşan. Yıldızlar vadisinde rüyalar göreceksin, tıpkı oradaki Minik Yıldızlar gibi. Gözlerini kapa, seni bekleyen masallar var,” demiş.
Minik Tavşan bir esneme yapmış, vücudu yavaşça gevşemiş ve derin bir huzur içinde gözlerini kapatmış. Huzur dolu bir uykuya dalmış.
Yıldız, Minik Tavşan’ı uyandırmadan uzaklara uçmuş, geceyi aydınlatmak için. Gökten üç elma düşmüş: biri Minik Tavşan’a tatlı uykular getiren Yıldız’a, biri Minik Tavşan’a, tatlı rüyalarla dolu bir uyku dilerken, biri de her bir çocuğa, huzurlu bir uyku ve güzel rüyalar getirir.
Ve Minik Tavşan, yıldızlar vadisinde rüyalarla uykuya dalarken, ormanın tüm hayvanları da huzur içinde, rüyalarını görebilmek için uyuyormuş.