Bir varmış, bir yokmuş… Kitapların unutulduğu, tozlandığı, renklerinin solduğu bir kasaba varmış. Bu kasabada yaşayan çocuklar, oyun oynamayı çok severmiş ama kitaplara pek ilgi göstermezlermiş. Akşam olduğunda ellerine bir kitap alıp sayfaları çevirmek yerine, televizyon ya da tablet ekranlarının karşısında vakit geçirirlermiş. Kasabanın adı ise, Okuma Kasabasıymış ama artık kimse buna dikkat etmez olmuş.
Bir gün, bu kasabaya uzak diyarlardan bir kitap perisi gelmiş. Bu peri, elinde sihirli bir çanta taşırmış ve bu çantanın içinde her çocuğa özel hikâyeler bulunurmuş. Kitap perisi kasabaya geldiğinde, sokaklarda oyun oynayan çocukları görünce çok şaşırmış.
“Bu kasabada neden kimse kitap okumuyor?” diye kendi kendine düşünmüş.
Ertesi gün sabah erkenden peri, kasabanın meydanına büyük bir masa kurmuş ve üzerine rengârenk, ciltli kitaplar dizmiş. Sonra da sihirli çantasını açıp, çocukların kalbinde kitap sevgisini uyandırmak için küçük sihirli tozlar saçmış. Bunu gören çocuklar hemen toplanmış ve perinin etrafında merakla beklemeye başlamış.
Peri gülümseyerek onlara seslenmiş: “Sevgili çocuklar, size bir sır vereceğim. Kitapların içinde gizli dünyalar var. Kocaman okyanuslarda yelken açan gemiler, gökyüzünde uçan dev kuşlar, konuşan ağaçlar, sihirli kapılar… Tüm bunları görmek ve yaşamak istiyorsanız, yapmanız gereken tek bir şey var: bir kitap açmak.”
Çocuklardan biri, küçük Mert, şüpheyle sormuş: “Kitap okumak bizi gerçekten başka diyarlara mı götürür?”
Peri başını sallamış ve Mert’e gülümsemiş. “Evet, Mert,” demiş. “Bir sayfa çevirdiğinde, hayal gücün seni bambaşka dünyalara götürür. İstersen seni hemen oraya götürebilirim.”
Mert heyecanla bir kitap seçmiş. Kitabın kapağında “Korsan Adası Macerası” yazıyormuş. Peri, Mert’in elini tutmuş ve ona kitabın ilk sayfasını okutmuş. Mert gözlerini kapatıp sayfayı okuduğu anda, kendini uçsuz bucaksız bir denizin ortasında, büyük bir korsan gemisinde buluvermiş! Yanında cesur korsanlar, ufukta ise gizemli bir ada görünüyormuş. Gözlerini açtığında tekrar kasabada olduğunu fark etmiş ama kalbi heyecanla atıyormuş.
Çocuklar Mert’in heyecanını görünce, birer birer perinin masasındaki kitapları seçmeye başlamışlar. Kimi denizlerin altına dalan bir dalgıç olmuş, kimi uzaya çıkan bir astronot, kimi ise konuşan hayvanlarla dolu bir ormana gitmiş. Her çocuk, okudukça kendi macerasına atılıyor ve yeni şeyler öğreniyormuş.
Akşam olduğunda çocuklar, evlerine ellerinde kitaplarla dönmüş. Artık hepsi, televizyon ya da tablet yerine, yatmadan önce bir kitap okumayı tercih ediyormuş. Ve bu kasabanın adı gerçekten Okuma Kasabası olmayı hak etmiş. Çünkü artık her çocuğun dünyası, okuduğu kitaplarla renklenmiş.
Kitap perisi ise mutlu bir şekilde kasabadan ayrılmış ama arada bir geri dönüp çocuklara yeni hikâyeler bırakmayı da unutmamış. Çünkü o biliyormuş ki, kitap okuyan her çocuk, hayal gücünü güçlendirir ve dünyayı daha güzel bir yer haline getirir.
Ve böylece, Okuma Kasabasında kitapların sihirli dünyası hiç eksik olmamış.
Masal da burada bitmiş ama okuma aşkı sonsuza dek sürmüş.