Uçsuz bucaksız bir ormanın kıyısında, çiçeklerle kaplı yumuşacık bir çayırda, Minik Tilki adında tatlı mı tatlı, meraklı mı meraklı bir tilki yaşarmış. Minik Tilki’nin en sevdiği şey, sabahları erkenden uyanıp ormanda arkadaşlarıyla oyun oynamakmış.
Minik Tilki’nin bir sürü arkadaşı varmış: Zıpır Tavşan, Şarkıcı Sincap, Uyur Ayıcık ve Meraklı Kirpi. Hepsi çok iyi anlaşır, günlerini koşturarak, kahkahalarla geçirirlermiş.
Ama bir gün, ormanda değişik bir şey olmuş.
Gizemli Misafir
Bir sabah, Minik Tilki çimenler üzerinde zıplarken, büyük gövdeli, parlak gözlü bir porsuk çıkagelmiş. Adı Bay Porsuk’muş ve ormanın uzak taraflarından geldiğini söylemiş.
“Yeni arkadaşlar edinmeye geldim!” demiş Bay Porsuk, gülümseyerek. Önce herkes onu sevinçle karşılamış. Ama zamanla Bay Porsuk’un bazı davranışları, Minik Tilki’yi ve arkadaşlarını rahatsız etmeye başlamış.
Bay Porsuk, oyun oynarken çok yaklaşır, bazen sarılırken sıkıca tutar, izin almadan Minik Tilki’nin kuyruğuna dokunurmuş. Hatta bir gün, Minik Tilki hayır demesine rağmen onun sırtına binmeye çalışmış.
Minik Tilki kendini kötü hissetmiş ama utancından kimseye bir şey söylememiş.
Büyükanne Tilki’nin Öğüdü
O akşam Minik Tilki, evine üzgün bir şekilde dönmüş. Büyükanne Tilki hemen fark etmiş torununun canının sıkkın olduğunu.
“Neyin var kuzum?” diye sormuş şefkatle.
Minik Tilki her şeyi anlatmış. Büyükanne Tilki, sessizce dinledikten sonra gülümseyerek bir hikâye anlatmaya başlamış:
“Her canlının etrafında görünmez bir çember vardır. Bu çember bizim kişisel alanımızdır. Bize ait olan, yalnızca bizim karar verebileceğimiz bir yerdir. Kimse bu çembere izinsiz giremez, bizi rahatsız edemez. Birisi çemberine çok yaklaştığında ve sen rahatsız hissettiğinde, buna dur deme hakkın vardır. Bu kötü bir şey değildir. Bu, kendine değer verdiğini gösterir.”
Minik Tilki gözlerini kocaman açmış.
“Gerçekten mi? Peki ya karşımdaki üzülürse?”
“Üzülmek, her zaman kötü bir şey değildir,” demiş Büyükanne. “Ama sınır koymak, kendini korumak içindir. Unutma, nazikçe ve kararlı bir şekilde ‘Hayır, istemiyorum’ diyebilirsin.”
Minik Tilki, başını sallamış ve biraz daha güçlü hissetmiş o gece.
Görünmez Çemberin Gücü
Ertesi gün, Bay Porsuk yine onlarla oynamaya gelmiş. Ama bu sefer Minik Tilki hazırlıklıymış. Bay Porsuk yine izin almadan kuyruğuna dokunmaya kalkınca Minik Tilki bir adım geri çekilmiş:
“Lütfen bunu yapma. Bu benim kişisel alanım. Dokunmanı istemiyorum.”
Bay Porsuk şaşırmış. “Ama ben sadece oyun oynuyordum!”
“Oyun oynamak güzeldir ama herkesin rahat hissetmesi gerekir. Ben rahatsız oluyorum,” demiş Minik Tilki, sesini yükseltmeden ama kararlı bir şekilde.
Zıpır Tavşan ve diğer arkadaşları da cesaret bulmuş. Şarkıcı Sincap eklemiş:
“Ben de istemiyorum sarılmaları. Bazen korkuyorum. Lütfen sormadan dokunma.”
Bay Porsuk önce biraz utanmış. Sonra başını önüne eğmiş.
“Özür dilerim. Kimse beni daha önce uyarmamıştı. Sizin alanınıza saygı göstereceğim.”
Ve gerçekten de, Bay Porsuk zamanla değişmiş. Artık dokunmadan önce “Sana sarılabilir miyim?” diye soruyor, cevaba göre hareket ediyormuş.
Minik Tilki’nin görünmez çemberi artık daha güçlüymüş. Ama daha da önemlisi, arkadaşları da kendi çemberlerini fark etmeye başlamış.
Minik Tilki, o günden sonra ormanda sadece oyun oynamayı değil, sınır çizmeyi de öğrenmiş. Artık biri ona dokunmak istediğinde ama o istemediğinde nazikçe “Hayır” diyebiliyor, başkalarının sınırlarına da aynı saygıyı gösteriyormuş.
Ve ormanda, görünmez çemberlerin sayesinde herkes daha mutlu ve güvende yaşıyormuş.
Bir masal daha okuyun: Mavi Bisiklet ve Yeşil Yamaç