Perşembe, Haziran 19, 2025
Masal OkuYaşa Göre11+ Yaş MasallarıSessiz Şehirdeki Müzikçi

Sessiz Şehirdeki Müzikçi

Bir zamanlar, dağların ardında, bulutların gölgesinde saklanmış bir şehir vardı. Bu şehrin adı Sessizia idi. Sessizia, adını tuhaf bir lanetten almıştı; ne kuşlar öterdi ne rüzgar uğuldardı. Ne bir bebek ağlaması duyulurdu sokaklarda ne de bir çekiç sesi yankılanırdı duvarlarda. Her şey sessizdi. O kadar sessizdi ki, insanlar artık sesin nasıl bir şey olduğunu unutmuşlardı.

Yüzyıllar önce bir büyücü, insanların kavga gürültüsünden bıkıp bu şehre lanet etmişti:
“Madem sözle kırarsınız birbirinizi, o halde sonsuza dek susun!”

İnsanlar önce fark etmemişti bu lanetin ağırlığını. Ama zamanla, sessizlik bir kafes gibi sarmıştı şehri. Gözlerle anlaşmaya, not defterleriyle iletişim kurmaya başlamışlardı. Gülmek bile unutulmuştu. Ve her şeyin bu şekilde sürüp gideceğine inanmışlardı…

Ta ki Luto adında bir çocuk doğana dek.

Luto, diğer çocuklardan farklıydı. Annesi onu beşikte sallarken sessizce ninni söylediğini zannederken, Luto kendi kendine mırıldanırdı. Bu mırıltıları kimse duymazdı elbet, ama o hissederdi içindeki melodileri. Luto büyüdükçe, şehri çepeçevre saran sessizliğe inat, içinden taşan bir müzikle yaşamaya başladı. Rüyalarında melodiler duyuyor, uyanınca bunları ağaç dallarına, gölgelerin şekillerine, yıldızların parıltısına göre notalara çeviriyordu.

Bir gün, terkedilmiş bir evin çatı katında, eski bir sandık buldu. Sandığın içinde, telinden çoktan pas sızmış bir keman vardı. Luto, kemanı eline aldığı an, içindeki bir kıvılcım alev aldı. Sanki o keman, ona “Senin için buradayım,” diyordu.

O andan itibaren, Luto her gün kemanla çalmayı denedi. Fakat hiçbir ses çıkmıyordu. Şehirdeki lanet enstrümanları bile sessizliğe mahkûm etmişti. Ama Luto yılmadı. Parmaklarını tellerin üzerinde gezdirdi, kalbinin ritmiyle uyumlu hareketler yaptı. Keman ses vermese de o müzik çaldığına inanarak devam etti.

Aylar geçtikçe, Luto’nun çaldığı melodiler garip bir şekilde şehirde etkiler yaratmaya başladı. İlk önce sokak kedileri, onun kemanını çaldığı yere toplanmaya başladı. Sonra bir sabah, yaşlı bir adam gözlerinden yaşlar süzülerek yere düştü. Elindeki deftere titreyen ellerle şunları yazdı:

“Bir anlığına, kalbimde bir ezgi duydum.”

Luto’nun müziği hâlâ sessizdi ama insanların kalplerine dokunuyordu. Bir gün, ay ışığının gümüş gibi parladığı bir gecede, Luto tüm cesaretini topladı ve şehir meydanına çıktı. Sessizia halkı, alışılmışın dışındaki bu hareketi görünce hemen toplandı. Luto, ellerini kaldırdı ve kemanını omzuna yerleştirdi. Gözlerini kapadı ve tüm kalbiyle çalmaya başladı.

İşte o anda…
Bir şey oldu.

Kemanın tellerinden ilk kez bir ses yükseldi. Hafif, kısık ama kesinlikle bir melodi. Ardından bir rüzgar esti. Yıllardır sessiz olan rüzgar, Luto’nun melodisine kulak kesildi. Sonra uzaklardan bir kuş öttü. Şehir halkı dona kaldı. Gözlerinden yaşlar süzülen yaşlı bir kadın yere çömeldi ve ağlamaya başladı – gerçek gözyaşlarıyla ve sesli, hıçkırıklı bir ağlayışla.

Sessizlik kırılmıştı. Lanet çözülmeye başlamıştı.

Luto çaldıkça şehirdeki her şey uyanmaya başladı. Çatılardan kalkan güvercinler kanat çırptı, pazar yerinde eski saatler tekrar tik tak etmeye başladı, çocuklar ilk kez kahkahalarla gülmeye başladı.

O gece şehir boyunca bir melodi yayıldı. Büyücü bile, yüzyıllar önce ettiği laneti kıran bu saf müziğe karşı koyamamıştı. Sessizia artık bir Melodia idi — müziğin yeniden doğduğu yer.

Luto, o günden sonra “Sessiz Şehirdeki Müzikçi” olarak anıldı. O artık sadece bir çocuk değil, kelimelerin yetersiz kaldığı yerde melodilere hayat veren bir efsaneydi.

Ve Melodia halkı bir şeyi hiç unutmadı:

Gerçek müzik, önce kalpte çalar.

İlgili Masallar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz