Bir zamanlar, küçük bir şehirde Eylül adında neşeli mi neşeli bir kız çocuğu yaşarmış. Eylül sabahları erkenden uyanır, kahvaltısını yapar ve okula gitmek için hazırlanırmış. Ama Eylül’ün bir huyu varmış: Kirli çoraplarını hep yere atarmış!
Bir sabah, Eylül aceleyle giyinmiş, çoraplarını değiştirmiş ve kirli çoraplarını yine yatağın altına fırlatmış. Ama o çoraplar bu sefer çok sinirlenmiş.
“Yeter artık!” demiş sağ çorap, “Biz kirliyiz, yıkanmak istiyoruz!”
“Ve güzel kokmak!” demiş sol çorap, buruşuk bir suratla.
O gece, herkes uyurken kirli çoraplar yavaşça canlanmış. Sessizce odadan çıkmışlar ve çamaşır makinesini aramaya başlamışlar. Mutfaktan geçmişler, banyoya uğramışlar, ama çamaşır makinesi kapalıymış. Ne yapacaklarını bilememişler.
Tam o sırada, evin kedisi Minnoş uyanmış ve çorapları görünce şaşırmış. “Ne yapıyorsunuz siz burada yürüyerek?” diye sormuş.
“Yıkanmak istiyoruz ama makinayı açamıyoruz!” demiş sağ çorap üzgünce.
Minnoş gülümsemiş, “Bence Eylül’e bir ders vermelisiniz. Belki o zaman sizi yere atmaz.”
Ertesi sabah, Eylül uyanmış ve birden yatağının altından fırlayan çorapları görmüş! Çoraplar yürüyormuş! Üstelik konuşuyorlarmış!
“Biz kirliyiz! Yıkanmak istiyoruz! Bizi yere atmaaa!”
Eylül önce çok şaşırmış, sonra gülmeye başlamış. Ama hemen ardından biraz da utanmış.
“Özür dilerim,” demiş. “Söz veriyorum, bundan sonra kirli çoraplarımı hemen kirli sepetine atacağım!”
Çoraplar sevinçle zıplamış. O günden sonra Eylül, çamaşır sepetini hiç boş bırakmamış. Ve kirli çoraplar bir daha asla konuşmak zorunda kalmamış.
Gökten üç çorap düşmüş:
Biri temizliğe,
Biri düzene,
Biri de her zaman sorumluluk sahibi olan çocukların başına!
Bu masalı da okuyun ➡ Temiz Ellerle Gelen Sağlık