Masal OkuKeloğlan MasallarıKeloğlan ve Ejderha Mağarası

Keloğlan ve Ejderha Mağarası

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, kocaman dağların ardında, yemyeşil kırların ortasında bir köy varmış. Bu köyde yaşlı annesiyle birlikte Keloğlan yaşarmış. Çok zeki, çok merhametli ama bir o kadar da saf görünün Keloğlan, bir gün yine köy meydanında otururken, kasabaya giden bir seyyahın anlattıklarını duymuş.

Seyyah demiş ki: “Dağların ardında bir ejderhanın yaşadığı bir mağara var. Bu mağarada binlerce altın, değerli taşlar ve büyülü kitaplar bulunuyor. Ama oraya giden kimse geri dönemiyor.”

Bunu duyan Keloğlan’ın içi içine sığmaz olmuş. “Eğer bu hazineyi bulursam anneme güzel bir ev yaparım, fakir fukaraya yardımcı olurum” demiş ve hemen yola koyulmuş.

Yol boyunca bir tilkiyle karşılaşmış. Tilki ona, “Ejderha çok güçlü ama en büyük zayıflığı kibar sözlerdir. Kimse ona güzel söz söylemez, hep ondan korkar” demiş. Biraz daha ilerlediğinde, bir baykuş Keloğlan’a şu öğüdü vermiş: “Ejderha’nın gözleri zifiri karanlıkta görmez. Öyle bir an gelirse bunu kullan.”

Yolda bir nehir çıkmış karşısına. Nehrin ortasında büyük bir taşın üstünde bir kurbağa oturuyormuş. Keloğlan suya girip kurbağayı almış ve onu güvenli bir yere koymuş. Kurbağa dile gelip: “Ey iyi kalpli yolcu, sana bir sır vereyim. Ejderha bazen geceleri insan şekline girer ve mağara dışına çıkar. O anı yakalarsan mağarayı kolayca keşfedebilirsin.” demiş.

Keloğlan sonunda mağaraya varmış. Ejderha kocaman ve korkutucuymuş. Ama Keloğlan cesurca, “Ey ulu ejderha, senin büyük ve bilge olduğunu duydum. Seni görmek için geldim” demiş. Ejderha şaşkın olmuş çünkü ona kimse güzel sözler söylememiş. “Gerçekten mi?” demiş.

Keloğlan devam etmiş: “Bence sen söylendiği gibi kötü değilsin. Sadece yanlış anlaşılıyorsun.” Ejderha ilk defa biriyle dostane konuşuyormuş.

Ejderha düşünceli bir şekilde mağarasında gezmiş ve Keloğlan’a efsanelerde anlatılan büyülü taşları göstermiş. “Bu taşlar, doğru ellere geçtiğinde iyilik yapar ama kötülerin elinde büyük bir felakete dönüşebilir” demiş. Keloğlan bu sözleri duyunca daha da dikkatli davranması gerektiğini anlamış.

Ejderha geceleri insan şekline girdiğinde mağaradan ayrılıyormuş. Keloğlan, kurbağanın verdiği bilgiyi kullanarak mağarada gizli bir bölme keşfetmiş. Orada eski bir harita ve çok eski bir parşömen bulmuş. Parşömende yazanları anlamak için köydeki bilge dede Hızır Baba’ya danışmaya karar vermiş.

Derken mağaraya güneş ışığı girmemeye başlamış. Ejderha göremez olunca Keloğlan sessizce hazineyi toplamış. Ama tam gitmek üzereyken ejderhanın üzgün olduğunu fark etmiş. “Ejderha kardeş, istersen sen de benimle gel. Yeni bir hayat kurabilirsin” demiş.

Ejderha düşünmüş ve kabul etmiş. Yola koyulmadan önce Keloğlan, büyülü kitaplardan birkaçını da yanına almış. Köye döndüklerinde Keloğlan, büyülü kitapları okuyarak insanlara faydalı olacak bilgileri öğrenmiş ve köyde bir bilge olarak tanınmış. Hızır Baba ile birlikte parşömeni incelemişler ve bunun kayıp bir krallığın hazinesine giden yolu gösterdiğini anlamışlar.

Kazandığı hazineyle herkese yardım etmiş, annesine güzel bir ev yapmış. Ejderha ise köyün bekçisi olmuş ve zamanla herkesin dostu haline gelmiş. Zamanla ejderha da köylülerle kaynaşmış, hatta çocuklara hikayeler anlatıp onları korumuş. Bir gün ejderha, Keloğlan’a “Artık burası benim evim oldu, ben de bir zamanlar korkutucu bir yaratıkken şimdi dost canlısı biri oldum” demiş.

Keloğlan ve ejderha, Hızır Baba’nın yardımıyla kayıp krallığın sırrını çözmek için yeni bir maceraya atılmaya karar vermişler. Onları daha büyük ve heyecanlı bir yolculuk bekliyormuş!

Böylece dostluk, zeka ve cesaret sayesinde herkes mutlu mesut yaşamış. Gökten üç elma düşmüş; biri bu masalı anlatana, biri dinleyene, biri de iyilik eden herkese!

İlgili Masallar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz