Masal OkuHayvan MasallarıIşığın Peşindeki Dört Kahraman

Işığın Peşindeki Dört Kahraman

Bir varmış bir yokmuş, masmavi gökyüzünün altında, yemyeşil dağların kucağında gizemli ve büyülü bir orman varmış. Bu ormanın adı Parlayan Orman’mış. Orman, gün batarken ağaçların yapraklarından süzülen altın ışıklarla parıldar, geceleri ise gökkuşağı renklerinde parlayan çiçekleriyle göz kamaştırırmış.

Bu sihirli ormanda yaşayan dört sevimli kahraman varmış: Maviş, Pıtır, Fındık ve Zıpzıp. Her biri kendine özgü yeteneklere sahipmiş. Maviş nazik ve bilge bir kelebek, Pıtır minik ama cesur bir sincap, Fındık neşeli bir tavşancık, Zıpzıp ise akıllı ve meraklı bir kurbağaymış. Onlar ormanın dostları ve koruyucularıymış.

Bir gün, Parlayan Orman’ın ışıltısı solmaya başlamış. Altın ışıklar sönmüş, rengârenk çiçekler birer birer kapanmış. Ormanın en eski ağacı Bilge Meşe derin bir nefes alarak, dört dostu yanına çağırmış. Dallarını yavaşça eğerek onlara şöyle demiş:

“Sevgili kahramanlarım, ormanımızın kalbi olan Işık Kristali tehlikede. Onu arayıp kurtarmazsak, bu büyülü orman sonsuza dek karanlığa gömülecek. Kristali bulmak için kuzeydeki Sis Vadisi’ne gitmelisiniz. Orada sizi cesaretinizle sınayacak üç görev bekliyor.”

Sevimli kahramanlar birbirlerine bakmış ve cesurca başlarını sallamışlar. “Biz ormanımızı kurtaracağız!” demiş Pıtır, minicik yumruğunu havaya kaldırarak. Böylece, dostlarımız güneşin ilk ışıklarıyla yola çıkmış.

Birinci Görev: Rüzgâr Mağarası

Uzun bir yürüyüşten sonra, Sis Vadisi’nin girişindeki Rüzgâr Mağarası’na varmışlar. Mağara, fırtına gibi uğuldayan rüzgârlarla doluymuş. İçeri girmek imkânsız görünüyormuş. Maviş, kanatlarını hafifçe çırparak mağaranın girişini incelemiş.

“Rüzgârların şarkısını dinlemeliyiz,” demiş nazikçe.

Küçük kahramanlar sessizce kulak kabartmış. Rüzgârın içinde bir melodi varmış: “Dostlukla birleşen, yolu açar. Ayrılıkla dağılan, burada kalır.”

Hemen el ele tutuşmuşlar ve mağaraya doğru birlikte adım atmışlar. Rüzgâr bir anda sakinleşmiş ve yol onlara açılmış. Dostluklarının gücü, rüzgârı bile dize getirmişti.

İkinci Görev: Gölge Kuyusu

Mağarayı geçtiklerinde karşılarına derin ve karanlık bir kuyu çıkmış. Kuyunun içinden korkutucu sesler yükseliyormuş. “Korkularınızı yenmeden buradan geçemezsiniz!” diye yankılanmış bir ses.

Zıpzıp, cesur bir adım atarak kuyunun kenarına yaklaşmış. “Korkularımızı kabullenmeliyiz,” demiş. Birer birer herkes kuyunun başına gitmiş ve en büyük korkularıyla yüzleşmişler. Fındık, karanlıktan korktuğunu ama dostları yanında olduğu sürece güvende olduğunu fark etmiş. Pıtır, yalnız kalma korkusunu, arkadaşlarının varlığıyla aşmış. Her biri cesaretini toplayınca, kuyunun içindeki gölgeler yok olmuş ve bir köprü açılmış.

Üçüncü Görev: Umut Ağacı

Son görevde, kocaman ve kupkuru bir ağaçla karşılaşmışlar. Umut Ağacı, kristalin gücünü kaybettiği için kurumuş. Maviş, kanatlarını açarak ağacın dalına konmuş. “Bu ağacı iyileştirmek için kalbimizden gelen sevgiyi vermeliyiz.”

Dört dost, ellerini ağacın gövdesine koymuş ve sevdikleri ormanı düşünmüşler. Kalplerindeki sevgi ışığa dönüşmüş ve ağaca doğru akmış. Birdenbire, kuru dallar yeniden yeşillenmiş, çiçekler açmış ve ağacın gövdesinden bir ışık parlamış. Işık Kristali, ağacın kalbinde yeniden doğmuştu.

Kristali alıp ormanın merkezine getirdiklerinde, Parlayan Orman eski ışıltısına kavuşmuş. Güneş altın ışıklarını saçarken, ormanın her köşesi rengârenk çiçeklerle bezendi. Bilge Meşe, kahramanlara teşekkür ederek şöyle demiş:

“Dostluğunuz, cesaretiniz ve sevginiz ormanımızı kurtardı. Unutmayın, gerçek sihir kalbinizde saklıdır.”

O günden sonra Maviş, Pıtır, Fındık ve Zıpzıp, Parlayan Orman’ın kahramanları olarak anılmış. Her yeni günde, küçük dostlarımız doğayı koruyarak mutluluk içinde yaşamışlar.

İlgili Masallar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz