Uzak, ışıltılı Kuzey Kutbu’nda, Noel Baba’nın köyü her zamankinden daha hareketliydi. Elfler, oyuncak atölyelerinde harıl harıl çalışıyor, ren geyikleri yılbaşı gecesi için güç topluyordu. Ancak bir sabah, elflerin başı Tıkır, telaşla Noel Baba’nın evine koştu.
“Noel Baba! Depo boş! Hediyeler kaybolmuş!”
Noel Baba, bu şaşırtıcı haberi duyunca sakalını ovuşturup düşündü. “Hediyeler bir gecede kaybolacak değil. Bu işte bir iş var, Tıkır. Haydi, neler olup bittiğini öğrenelim.”
Atölyede incelemeler yapılırken, Misket adında küçük bir elf, yerde parlak, gümüşi bir iz fark etti. “Bu… büyüye benziyor!” diye bağırdı.
İzleri takip ettiklerinde, izlerin köyün dışındaki donmuş ormana doğru uzandığını gördüler. Noel Baba, ren geyiklerini kızağa bağladı, Tıkır ve Misket’i yanına alarak yola koyuldu. Kar fırtınası şiddetliydi, ama ren geyikleri karanlıkta yollarını bulmada ustaydı.
Ormanın Derinliklerinde
Ormanın içine doğru ilerlerken, Noel Baba ve ekibi birden bire kendilerini büyülü bir bariyerin önünde buldular. Bariyerin üzerinde bir mesaj parıldıyordu:
“Hediyelerini geri almak istiyorsan cesaretini, bilginle yol bulmak istiyorsan zekânı kanıtla.”
Tıkır şaşkınca başını kaşıdı. “Bu kesinlikle Buz Cadısı’nın işi!” dedi.
Noel Baba gülümsedi. “Cadı sadece bizi sınamak istiyor. Hadi, bakalım ne yapabiliriz.”
Bariyerin üzerinde sihirli bir bulmaca belirdi. Noel Baba ve elfler uzun süre düşündüler. Misket, “Biliyorum! Cevap sevgi!” diye haykırdı. Ve haklıydı: Bariyer bir anda dağıldı, yerini büyülü bir ışık patlamasına bıraktı.
Cadının Tuzağı
Bariyerin ardında devasa bir buz mağarası vardı. İçeri girdiklerinde, hediyelerin ortasında oturan Buz Cadısı’nı gördüler. Cadı, pelerinine sarılmış, mağaranın tahtında gülümsüyordu.
“Ah, Noel Baba! Seni burada görmek ne hoş. Bu hediyeleri çocuklara dağıtıyorsun, ama onların değerini gerçekten biliyorlar mı?”
Noel Baba sakin bir sesle cevap verdi: “Hediyelerin değeri kutularında değil, getirdikleri neşe ve umutta. Çocuklar bunu çok iyi bilir.”
Cadı bir kahkaha attı. “Eğer hediyelerini istiyorsan onları geri kazanmak için son bir sınavdan geçmelisin. Labirentime gir ve en değerli hediyeyi bul.”
Noel Baba, elfleriyle birlikte labirente girdi. Duvarlar buzdan yapılmıştı ve her köşede başka bir zorluk vardı: Donmuş geçitler, hareket eden duvarlar ve hayalet gibi parlayan kar canavarları. Ancak Tıkır’ın zekâsı, Misket’in cesareti ve Noel Baba’nın sabrı sayesinde tüm engelleri aştılar.
Labirentin ortasında, altın bir kutu parıldıyordu. Kutunun üzerinde şu yazıyordu: “En değerli hediye: Sevgi.” Noel Baba kutuyu açtığında, içinden yayılan ışık labirenti aydınlattı ve onları doğrudan mağaraya geri götürdü.
Mutlu Son
Buz Cadısı, kutunun içindeki ışığı görünce şaşkına döndü. “Sevgiyle beni yenebileceğini mi düşündün?”
Noel Baba, gülümseyerek cevap verdi: “Sevgi her zaman kazanan tarafta olur. Hadi, bu kış çocuklara neşe götürelim.”
Cadı, büyüsünü geri çekti ve hediyeler geri geldi. Gözleri dolu dolu Noel Baba’ya baktı. “Belki de haklısın. Bir yılbaşı gecesi, ben de çocuklara neşe götürebilirim.”
O gece, Noel Baba hediyelerini çocuklara dağıtırken, Buz Cadısı da yıldızları parlatıp kar tanelerini dans ettirerek gökyüzünü süsledi.
Ve o günden sonra, Kuzey Kutbu’nun her köşesinde sevgi ve dostluk hikâyeleri anlatılmaya devam etti. Yılbaşı sadece hediyelerle değil, kalplerin bir araya gelmesiyle kutlanır oldu.