Bir gün, Şehir Faresi, köydeki kuzeni Köy Faresi’ni ziyaret etmeye karar verir. Köy Faresi, bu sürpriz misafirine sevinerek, elinden geldiğince sıcak bir karşılama hazırlar. İkram etmek için evinde ne varsa masaya koyar: börülce, pastırma, beyaz peynir ve köy ekmeği. Küçük, sade bir sofra olsa da misafirini memnun etmek için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır.
Şehir Faresi ise bu sofrayı görünce biraz burun kıvırarak Köy Faresi’ne bakar ve kibirli bir tavırla, “Nasıl oluyor da bu kadar basit yiyeceklerle yetiniyorsun?” der. Şehirde alıştığı zengin sofraları hatırlayarak, “Böyle kıt kanaat yaşamayı nasıl kabul edebiliyorsun? Senin için daha iyisini bulmak imkânsız belki burada, ama sen bir de benimle şehre gelsene… Orada hayatın nasıl tadını çıkarıyorlar, sana göstereyim. Eminim, bir haftadan sonra köy hayatına nasıl katlandığını kendin bile anlayamayacaksın,” diyerek Köy Faresi’ni şehre davet eder.
Merakla bu daveti kabul eden Köy Faresi, biraz çekinerek ama heyecanla Şehir Faresi ile yola koyulur. Uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından gece vakti Şehir Faresi’nin büyük ve görkemli malikanesine ulaşırlar. Şehir Faresi, Köy Faresi’ni büyük bir yemek salonuna götürür ve “Bu kadar yol geldin, karnını doyurmanın zamanı,” diyerek onu zengin sofraya davet eder. Sofrada daha önce hiç görmediği yiyecekler vardır: çeşitli reçeller, tatlı pastalar, elma dilimleri, peynirlere dizilmiş kuru üzümler… Şehir Faresi, “Hadi, dilediğin gibi ye!” diyerek sofranın tadını çıkarmaya başlar.
Ancak tam o sırada, evin köpeklerinin gürültülü havlaması ortalığı kaplar. Bir köşede yemek yiyen Köy Faresi irkilerek, “Bu ne ses böyle?” diye sorar. Şehir Faresi umursamaz bir şekilde, “Sadece evin köpekleri,” diye cevap verir. Ama Köy Faresi daha da huzursuzdur. “Böyle bir gürültüyle yemek yemeyi nasıl seviyorsun, anlamıyorum,” der.
Tam o anda, salonun kapısı bir hızla açılır ve iki büyük köpek hışımla içeri dalar. Fareler neye uğradığını şaşırarak yemeklerini bıraktıkları gibi bir köşeye kaçışırlar. Köy Faresi, hızla salonun dışına doğru yönelirken Şehir Faresi arkasından seslenir: “Ne, gidiyor musun?” Köy Faresi dönüp sakin ve kararlı bir sesle, “Evet, gidiyorum,” der. “Böyle korku içinde en lezzetli yiyecekleri yemektense, köydeki o sade sofrada, ama huzur içinde ekmeğimi ve peynirimi yemeyi tercih ederim. Sağlıcakla kal!”