Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarlardan birinde Keloğlan adında bir genç yaşarmış. Fakir mi fakir, ama bir o kadar da akıllı ve cesurmuş. Annesiyle birlikte küçük bir kulübede yaşar, tarlada çalışarak geçinirlermiş.
Günlerden bir gün, Keloğlan pazara gitmek üzere yola çıkmış. Yolda giderken yaşlı bir adam görmüş. Adam, bir ağacın altında oturmuş, nefes nefese kalmış. Keloğlan hemen yanına gitmiş:
“Amca, iyi misin? Yardım edebilir miyim?” diye sormuş.
Yaşlı adam derin bir nefes almış, “Evladım, çok uzaklardan geldim, yorgunum. Eğer bana yardım edersen, seni hiç pişman etmeyeceğim,” demiş.
Keloğlan, adamı sırtına alarak köylerine kadar götürmüş. Yaşlı adam Keloğlan’ın bu iyiliği karşısında ona altın sarısı bir kese vermiş ve “Bu sihirli kese, içinden her zaman altın çıkar. Ama dikkatli ol, hırsına yenik düşersen kesenin sihri bozulur,” demiş.
Keloğlan sevinç içinde keseyi almış ve doğru eve gitmiş. Annesine durumu anlatmış, sihirli keseyi göstermiş. Artık fakirlik sona ermiş, her gün kese sayesinde mutlu mesut yaşamaya başlamışlar.
Fakat köyün zalim ağası bu keseyi duymuş ve Keloğlan’a tuzak kurmaya karar vermiş. Bir gece adamlarını yollayıp keseyi çalmış. Sabah uyandıklarında Keloğlan ve annesi keseyi bulamamışlar. Keloğlan durumu anlamış ve ağanın sarayına gitmiş. Keloğlan, ağaya:
“Ağam, bu kese benim hakkım, ama sana da bir çözüm sunacağım. Eğer bana hak ettiğim altını geri verirsen, sana daha büyük bir hazine bulacağım,” demiş.
Ağa, Keloğlan’ın teklifini kabul etmiş. Keloğlan ise kurnazca bir plan yapmış. Ağanın adamlarını eski bir mağaraya yönlendirmiş. Ancak mağara, ejderha tarafından korunuyormuş! Adamlar korkudan geri dönüp ağaya durumu anlatmışlar. Ağa da çok korkmuş ve Keloğlan’a geri dönüp sihirli keseyi vermiş.
Keloğlan keseyi geri alınca, ağaya dönüp: “Ağa, hırs insanı kör eder. Bu sihirli kese bana iyilik yaptığım için verilmişti, ama sen hırsına yenik düştün,” demiş.
Böylece Keloğlan ve annesi mutlu ve huzurlu bir hayat sürmeye devam etmiş. Keloğlan, her zaman dürüstlüğün ve iyiliğin kazandıracağını bilirmiş.
Gökten üç elma düşmüş: Biri masalı anlatana, biri dinleyene, biri de iyilik yapan Keloğlan’a…
Masal da burada sona ermiş!