Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarların birinde Keloğlan adında bir delikanlı yaşarmış. Keloğlan’ın ne saçı varmış ne de sakalı. Başı pırıl pırıl, aklı da bir o kadar hızlıymış. Annesiyle birlikte fakir bir köyde yaşar, günlerini ormanda odun kesip, köylüler için işler yaparak geçirirmiş.
Altın Elmayı Arayan Keloğlan
Bir gün Keloğlan, köy meydanında herkesin toplandığını görmüş. Köyün ağası büyük bir duyuru yapıyormuş. Ağanın hasta olan kızı için şifalı, altın bir elma gerekiyormuş. Kim bu elmayı bulup getirirse, ağa ona bir torba altın verecekmiş. Ancak bu elmayı tehlikeli bir ormanın derinliklerinde dev bir ejderhanın koruduğu bilinirmiş.
Keloğlan bunu duyar duymaz hemen heyecanlanmış. Annesine dönüp, “Ana, ben bu elmayı bulup getireceğim! Belki altınları da alırız, rahat bir hayat süreriz,” demiş. Annesi önce korksa da, Keloğlan’ın azmine bakıp izin vermiş.
Ormanın Derinliklerinde
Keloğlan yola koyulmuş, yanına sadece bir ekmek, su ve eski baltasını almış. Ormanın derinliklerinde türlü tehlikelerle karşılaşmış: zehirli sarmaşıklar, uçurumlar ve kurt sürüleri… Ancak cesareti ve zekâsı sayesinde hepsini atlatmış.
Ormanın en derin noktasına vardığında karşısına dev bir ejderha çıkmış. Ejderha, altın elmayı koruduğunu söyleyip Keloğlan’a yaklaşmasını yasaklamış. Keloğlan biraz korksa da ejderhaya tatlı dille yaklaşmaya karar vermiş.
“Ey ulu ejderha, sana zarar vermek için burada değilim. Sadece hasta bir kız var, ona yardım etmek istiyorum. Eğer bana elmayı verirsen, sana da bir iyilik yaparım,” demiş.
Ejderhanın Şartı
Ejderha, Keloğlan’ın sözlerine gülerek cevap vermiş, “İnsanların sözlerine pek güvenmem. Ancak sen cesaretini gösterdin, sana bir şans vereceğim. Üç bilmece soracağım; üçünü de doğru cevaplayabilirsen, altın elmayı alıp gidebilirsin. Yanlış cevaplarsan, seni burada sonsuza kadar esir alırım!”
Keloğlan çaresiz kabul etmiş. Ejderha, ilk bilmecesini sormuş:
“Dünyada her şeyden hızlı olan nedir?”
Keloğlan biraz düşünmüş ve hemen cevap vermiş: “Zamandır. Çünkü göz açıp kapayıncaya kadar geçer.”
Ejderha başını sallamış ve ikinci bilmecesini sormuş:
“Her şeyden ağır olan nedir?”
Keloğlan bu sefer daha çok düşünmüş ve yanıtlamış: “Vicdandır. Çünkü kötü bir şey yaparsan, hayatın boyunca taşır durursun.”
Ejderha yine doğru yanıtı verdiğini kabul etmiş ve son bilmecesini sormuş:
“En değerli şey nedir?”
Keloğlan gülümseyerek, hiç tereddüt etmeden cevap vermiş: “Sevdiklerimizin sağlığıdır. Onlar sağlıklı olursa, her şey daha değerli olur.”
Ejderha bu cevaplardan çok etkilenmiş. Keloğlan’ın bilgeliğine ve cesaretine hayran kalmış ve ona altın elmayı vermiş. Keloğlan teşekkür etmiş, elmayı dikkatle alıp köyüne dönmüş.
Altın Elmanın Şifası
Keloğlan, köye döndüğünde ağanın kızına altın elmayı vermiş. Ağa ve köylüler çok sevinmiş; ağanın kızı kısa sürede iyileşmiş. Ağa da Keloğlan’a söz verdiği gibi altın torbasını vermiş. Keloğlan, annesiyle birlikte bu altınlarla rahat bir hayat sürmeye başlamış, ama asla kibirlenmemiş ve her zaman köylülere yardım etmeye devam etmiş. Köyde herkes ona hayran kalmış, onun cesaret ve bilgelik dolu macerasını nesilden nesile anlatmışlar.
Gökten üç elma düşmüş: biri masalı anlatana, biri dinleyene, biri de cesaret ve bilgelikle doğru yolda yürüyen Keloğlan’a!