Bir zamanlar Anadolu’nun sarp dağlarının eteğinde, küçük bir köyde Ahmet adında bir genç yaşardı. Ahmet, köyün en çalışkan delikanlısıydı; babası gibi güçlü, annesi gibi akıllıydı ama hayatta bir eksikliği vardı: Sabırsızdı. İstediği her şeyi hemen elde etmek, başarıya kısa yoldan ulaşmak istiyordu.
Bir gün, köyün yaşlı bilgesi olan Dede Ali, Ahmet’in bu sabırsızlığını görüp ona bir ders vermeye karar verdi. Dede Ali, “Ahmet, dağın zirvesinde seni bekleyen bir hazine var. Eğer o hazineyi bulursan hayatın boyunca rahat edeceksin,” dedi.
Ahmet heyecanla, “Nasıl gidilir o hazineye, Dede?” diye sordu.
Dede Ali, “Bu yol uzun ve zorludur, ama azimle ve dikkatle yürürsen sonunda ulaşabilirsin. Sana üç kural vereceğim: sabırlı ol, yardımlaşmaktan çekinme ve karşılaştığın her durumda bir şeyler öğrenmeye çalış.” dedi.
Ahmet, hemen yola koyulmak istedi; bu, tam da aradığı fırsattı! Ancak Dede Ali onu durdurdu: “Yarın sabah yola çık, her şeyin vakti vardır.”
Ertesi sabah, Ahmet sabırsızlıkla zirveye doğru tırmanmaya başladı. Yol boyunca karşılaştığı engellerde, bir an önce zirveye ulaşmak istediği için etraftaki insanlardan yardım istemek yerine yalnız ilerlemeye çalıştı. Sonunda yorulup dinlenmek zorunda kaldı. Tam o sırada, yolu yarılamış yaşlı bir adamla karşılaştı. Adam ona, “Bu yola çıkan herkes sabırla ilerlemeli. Birlikte yürüyelim, yol hem daha kolay geçer hem de daha güvenli olur,” dedi.
Ahmet bu sefer öneriyi kabul etti. Yol boyunca adamın anlattıklarını dinledikçe, hazineye ulaşmanın tek başına değil, başkalarının bilgeliğinden de yararlanarak mümkün olduğunu fark etti. Sonunda yaşlı adam Ahmet’i zirvenin hemen altındaki bir mağaraya kadar getirdi ve “Artık yolun sonuna geldin,” diyerek ona veda etti.
Ahmet mağaraya girdiğinde içeride sadece bir ayna vardı. Aynaya yaklaştı ve üzerinde şu sözleri gördü: “Gerçek hazine, yol boyunca kazandığın sabır, dostluk ve öğrendiğin bilgeliktir.”
Ahmet, Dede Ali’nin ona anlatmak istediği dersi anlamıştı. Hazine dediğimiz şey, dışarıda değil; içimizde ve yolda kazandığımız değerlerdeydi. Ahmet, köyüne döndüğünde artık daha sabırlı, daha anlayışlı bir genç olmuştu ve bu özellikleri sayesinde köyünde sevilen ve sayılan bir bilge haline geldi.
Bu masal, acele etmeden, başkalarının tecrübelerinden öğrenerek ilerlemenin ve sabırla büyümenin önemini anlatır.