Esrarengiz Pusula

Bir sabah, kasabanın henüz uyanmadığı, sokakların sessizliğe büründüğü saatlerde Kasırga, her zamanki sabah yürüyüşüne çıkmıştı. Sadık dostu Şimşek de yanında, onunla beraber adımlıyordu sokakları. Hava serindi ve hafif bir sis kasabanın üzerine çökmüştü. Kasırga, taze sabah havasını içine çekerken yolunun üzerinde, elindeki bastona yaslanmış yaşlı bir köylü gördü. Adam titrek elleriyle Kasırga’yı durdurdu.

“Evlat,” dedi yaşlı adam, gözlerinde bilgece bir ışıltı vardı. Elini cebine atıp eski, yuvarlak bir pusula çıkardı ve Kasırga’ya uzattı. “Bu pusula özel. Ama yalnızca doğru kişi ona yol verebilir.”

Kasırga, pusulayı dikkatle inceledi. İlk bakışta sıradan görünüyordu, ama eline aldığında fark ettiği bir şey vardı; pusula hafifçe titremekteydi, sanki içinde bir enerji gizlenmişti. Aniden ibre, batıya doğru döndü ve orada sabitlenmedi; küçük titreşimlerle ileri geri sallanıyor, adeta sabırsızlıkla onu bir yere çağırıyordu. Kasırga’nın içinde bir merak uyanmıştı. Yanındaki Şimşek’e baktı. Onun da gözleri ışıldıyordu, sanki dostu bu macerayı sezinlemiş gibi.

Kısa bir hazırlıktan sonra ikili, pusulanın gösterdiği batı yönüne doğru yola koyuldular. Kasabanın batısındaki ormana yaklaştıkça ağaçlar sıklaşmaya, ışık giderek azalmaya başladı. Ormanın girişi bile karanlık ve kasvetliydi, ama Kasırga ile Şimşek tereddüt etmeden adımlarını hızlandırarak ilerlediler. Pusula, sanki onları test ediyormuş gibi hareket ediyordu; her birkaç adımda bir yön değiştiriyor, Kasırga’yı içgüdülerine güvenmeye zorluyordu. Kasırga, her yön değişikliğinde pusulanın kendisine bir şey anlatmaya çalıştığını hissetti. Şimşek de arada bir önden koşup geri dönüyor, ona yol gösteriyordu. Dostunun varlığı, Kasırga’ya güç veriyordu.

Ormanın derinliklerine doğru ilerledikçe doğa tamamen sessizleşti; kuş sesleri, rüzgarın hışırtısı bile duyulmaz oldu. Yalnızca Kasırga ve Şimşek’in ayak sesleri yankılanıyordu. Adımlarını dikkatle atarak ilerleyen ikili, bir süre sonra küçük bir dere kenarına vardı. Bu noktada pusula, aniden kuzeyi işaret ederek duraksadı ve normalden daha parlak bir ışık yaymaya başladı. Kasırga, pusuladan yayılan bu ışığı takip etti ve yoğun çalılıkların arasından geçip sonunda gizli bir köşeye ulaştı. Karşısında küçük bir taş tapınak yükseliyordu; yapının yüzeyini sarmaşıklar sarmış, doğayla adeta bütünleşmiş bir haldeydi.

Kasırga, tapınağın önünde bir an durakladı ve pusulayı tekrar eline aldı. Pusula artık hareket etmiyor, ışığı sönüyordu. Burası onun son durağıydı. Tapınağın içerisine girerken Şimşek hemen peşinden adımını attı. İçerisi dışarıdan daha da sessiz ve karanlıktı, ama odaya hakim olan mistik bir hava ikisini de büyülemişti. Odanın ortasında, eski bir masanın üzerinde bir ayna duruyordu. Kasırga, aynaya dikkatle yaklaştı; bu, köy efsanelerinde duyduğu “Doğrunun Aynası” olmalıydı. Rivayetlere göre, bu ayna gerçeği gösterir, kaybolanları ve gizli kalmış sırları ortaya çıkarırdı.

Kasırga aynanın yüzeyine baktığında yüzeyinde yavaşça bir ışık belirmeye başladı. İlk başta yalnızca parlayan bir noktaydı, ama sonra bu ışık yavaş yavaş bir görüntüye dönüştü. Aynada kasabanın arka sokakları belirdi, sonrasında bir çocuğun yüzü göründü. Bu çocuk, bir süredir kayıp olduğu haber verilen, ailesinin gözyaşları içinde aradığı çocuktu. Kasırga, aynanın gücünü o an gerçekten hissetti. Bu ayna, kayıpları bulmak ve doğru yola kavuşturmak için bir rehberdi.

Aynayı dikkatle eline alan Kasırga, hızlıca tapınaktan çıkıp kasabaya doğru yola koyuldu. Şimşek de yanındaydı, onunla birlikte koşuyordu. Kasabaya vardıklarında, ayna ona çocuğun yerini göstermeye devam etti. Kasabanın dar sokaklarında gezinirken aynanın yüzeyi pusulaya dönüşür gibi çocuğun bulunduğu yeri işaret ediyordu. Nihayet küçük bir köşede, yıkık dökük bir eski evin arkasında, korkmuş halde oturan çocuğu buldular. Çocuk, Kasırga ve Şimşek’i görünce gözleri dolmuş, heyecandan titremişti.

Kasırga, çocuğu kucaklayarak ailesine geri götürdü. Çocuğun ailesi, onu görünce mutluluktan gözyaşlarına boğuldu ve Kasırga’ya defalarca teşekkür ettiler. Kasaba halkı, bu mucizevi kurtarıştan sonra Kasırga’ya büyük bir minnet duymaya başladı. Ona, Doğrunun Aynası’nı koruma ve kasabanın yol göstericisi olma görevini verdiler.

Artık Kasırga, bu aynayı yalnızca kaybolanları değil, doğruyu ve gerçeği arayanları bulmak için kullanıyordu. Kasabanın bir efsanesi haline gelmişti; insanlar ona güveniyor, zor zamanlarında rehberliğini istiyorlardı. Kasırga, her seferinde yanında Şimşek ile birlikte, doğruluğun ve dürüstlüğün peşinden gitmeye devam etti.

İlgili Masallar

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz