Bir varmış, bir yokmuş… Güneşin her sabah sevgiyle toprağa dokunduğu, tatlı meltemlerin çayırların arasında fısıldadığı bir diyarda, adı Mavi Göl Çiftliği olan bir yer varmış. Bu çiftlik öyle sıradan bir çiftlik değilmiş; burada ineklerin dilinden anlayan bir büyü hüküm sürermiş.
Mavi Göl Çiftliği’nin yemyeşil merasında, sayıları on iki olan inek ailesi yaşarmış. Her birinin kendine özgü bir hikâyesi ve alışkanlığı varmış. En yaşlıları, devasa boynuzlarıyla bilinen Lale, çiftliğin bilgesiymiş. Her akşam diğer inekler onun etrafına toplanır, Lale’nin çayırların tarihiyle ilgili anlattığı masalları dinlerlermiş.
Ama en meraklıları, henüz bir buzağı olan küçük Çimen‘miş. Gözleri gökyüzü kadar mavi, yüreği macera doluymuş. Çimen her gün kendine yeni sorular sorar, çiftlikteki her ayrıntıyı keşfetmek istermiş. Bir gün, annesi onun kulağına eğilip şöyle demiş:
“Biliyor musun, Mavi Göl’ün hemen yanında büyülü bir çiçek var. Bu çiçek, yalnızca çiftlikteki en cesur ve en meraklı olanları seçer.”
Çimen’in gözleri parlamış. “O çiçeği bulacağım!” diye düşünmüş. Ertesi sabah, güneş doğarken erkenden uyanmış ve macerasına başlamış.
Çayırların arasından geçerken kocaman kırmızı bir uğur böceği omzuna konmuş. “Nereye gidiyorsun, küçük buzağı?” diye sormuş.
“Büyülü çiçeği arıyorum,” demiş Çimen.
Uğur böceği ona yol göstermiş: “Önündeki patikayı takip et. Ama dikkat et, her şey göründüğü gibi olmayabilir.”
Çimen yürümeye devam etmiş. Bir süre sonra, patikada kocaman bir çamur birikintisi görmüş. “Burayı nasıl geçeceğim?” diye düşünürken, gökyüzünden bir karga seslenmiş:
“Kanatların olmasa da aklın var, küçük dostum. Bir çözüm bulabilirsin!”
Çimen biraz düşündükten sonra bir dal bulmuş ve onu çamurun üzerine yerleştirerek geçmeyi başarmış. İlerledikçe çayırın rengi değişmeye başlamış. Yeşil çimenler yerini mor yapraklı bitkilere bırakmış, havayı tatlı bir lavanta kokusu kaplamış.
Ve işte o anda… Büyülü çiçek karşısında belirmiş. Altın yaprakları güneşte parlıyormuş ve çevresinde minik yıldızlar gibi parıldayan tozlar uçuşuyormuş. Çimen heyecanla çiçeğe yaklaşmış.
Tam dokunacakken, çiçek hafifçe sallanmış ve melodik bir sesle konuşmaya başlamış:
“Merhaba, cesur küçük buzağı. Beni bulduğun için seni tebrik ederim. Ama söyle bakalım, benden ne öğrenmek istersin?”
Çimen bir an duraksamış. “Tüm çiftliğe fayda sağlayacak bir şey öğrenmek istiyorum,” demiş. Çiçek gülümsemiş gibi parlamış ve bir sır fısıldamış:
“Çiftliğinizin toprakları, gölün altındaki kaynaklardan besleniyor. Ama o kaynakların temiz kalması için herkesin doğaya özen göstermesi gerek. Bu sırrı git ve herkese anlat.”
Çimen, çiçeğin mesajını almış ve çiftliğe dönmüş. Döndüğünde Lale ve diğer inekler onu sabırsızlıkla bekliyormuş. Çimen çiçeğin sırrını anlatmış ve o günden sonra herkes, doğayı korumak için daha dikkatli olmuş.
Böylece Mavi Göl Çiftliği, yalnızca ineklerin değil, doğanın da bir yuvası olmaya devam etmiş. Ve küçük Çimen, çiftliğin kahramanı olarak hatırlanmış.
Gökyüzü, çayırlar ve Mavi Göl hep birlikte fısıldamış:
“Merak cesareti, cesaret sevgiyi doğurur. Ve sevgi, dünyayı güzelleştirir.”