Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Keloğlan annesiyle birlikte küçük bir köyde yaşarmış. Bir gün köylerine garip bir haber yayılmış:
Uzaklardaki Altın Saray’ın padişahı, sarayının bahçesindeki sihirli gülü kurtaracak bir kahraman arıyormuş. Gül, kötü bir büyücü tarafından lanetlenmiş; kurtulması için üç diyarı aşacak cesur birinin bulunması gerekirmiş.
Keloğlan bunu duyar duymaz, hemen annesinin elini öpmüş:
“Anacığım, izin ver de şu işi ben halledeyim,” demiş.
Anası gönülsüz de olsa razı olmuş, bir torba azık hazırlamış, Keloğlan’ı yolcu etmiş.
İlk durağı Gölgeler Diyarı‘ymış. Bu diyar, sisler içinde kaybolan, yön bulmanın imkânsız olduğu bir yermiş. Keloğlan yürümüş, yürümüş, ama her seferinde başladığı yere dönmüş.
Tam umudu tükenecekken, cebindeki çöreklerden birini kırıntı yaparak yere serpmeye başlamış. Böylece geri dönmemiş, izlerini takip ederek sislerin arasından çıkmayı başarmış.
İkinci durak Rüzgârlar Diyarı‘ymış. Burada öyle şiddetli fırtınalar esermiş ki, adım atmak bile mümkün değilmiş.
Keloğlan bir kayanın dibine sığınmış, düşünmüş taşınmış:
“Karşıdan esen rüzgârı arkama alırsam, uçarak ilerlerim!” demiş.
Hemen bir yaprak yığını toplamış, bir ip bulmuş, kendine dev bir yelken yapmış. Rüzgârı arkaya alıp, hızla diyarı geçmiş.
Son durak Sessizlik Diyarı‘ymış. Burada herkes fısıldayarak konuşur, hatta ayak sesleri bile işitilmezmiş. Sihirli gül, bu diyarın en sessiz noktasında bir kristal fanusun içindeymiş.
Ama fanusa yaklaşırken bir adım bile ses çıkarırsa, fanus sonsuza kadar kapanırmış.
Keloğlan ayakkabılarını çıkarıp, çoraplarıyla usul usul yürümüş. Bir kedi gibi sessizce ilerleyip gülün yanına ulaşmış. Gülü fanustan çıkarırken, hiç ses çıkarmamış.
Tam o anda büyü bozulmuş! Kristal fanus çatırdayarak yok olmuş, etrafı tatlı bir kuş cıvıltısı kaplamış.
Keloğlan, gülü alıp padişahın sarayına götürmüş. Padişah onu büyük bir kahraman ilan etmiş, altınlar, mücevherler vermiş. Ama Keloğlan hepsini reddetmiş:
“Benim tek isteğim, anacığımın yanına dönmek,” demiş.
Padişah ona, köyüne kadar uzanan gümüşten bir yol yaptırmış. Keloğlan, annesinin yanına dönmüş, birlikte mutlu mesut yaşamışlar.
Gökte yıldızlar kayarken Keloğlan da yeni maceralara atılmanın hayalini kurmuş…
Gökten üç elma düşmüş: Biri bu masalı anlatana, biri dinleyene, biri de macerayı sevenlere!
Daha fazla Keloğlan masalı okuyun: Keloğlan Masalları