Bir zamanlar, gökyüzüne kadar uzanan ağaçların olduğu Mavi Orman adlı bir yer varmış. Bu ormanda ağaçların yaprakları sıradan yeşil değil, parlak bir mavi renkteymiş. Geceleri, bu yapraklar yıldızlar gibi parıldar, ormanı sihirli bir ışıkla aydınlatırmış. Fakat Mavi Orman’ın bir sırrı varmış: Yaprakların parlamasını sağlayan büyü, sadece ormandaki canlıların birbirlerine iyilik yaptıkça daha da güçlenirmiş. İyilik azaldığında ise, orman karanlığa gömülür, sessiz ve soğuk bir yer olurmuş.
Bir gün, küçük ve meraklı bir sincap olan Mino, Mavi Orman’ın kararmaya başladığını fark etmiş. Yapraklar soluk bir maviden griye dönüyor, ışıklar bir bir sönüyormuş. Mino endişeyle büyük ve bilge baykuş Hoca Baykuş’un yanına gitmiş.
“Hoca Baykuş,” demiş Mino, “ormanın ışıkları neden sönüyor? Herkes korkmaya başladı.”
Hoca Baykuş, kocaman gözleriyle Mino’ya bakarak, “Işıklar sönüyor çünkü ormanda iyilikler azalıyor, yavrum. Herkes kendi işine dalmış, birbirine yardım etmeyi unutmuş. Eğer bu devam ederse, Mavi Orman tamamen karanlığa gömülecek,” diye cevap vermiş.
Mino bu sözleri duyunca hem üzülmüş hem de düşünceli bir hale gelmiş. “Ben ne yapabilirim ki?” diye sormuş içinden. Ama hemen aklına bir fikir gelmiş. “İyilik yaparak ormanın ışıklarını geri getirebilirim!”
O gün Mino, kimseye belli etmeden işe koyulmuş. Önce, yorgun bir tavşan ailesinin yuvasına gidip onlara topladığı taze meşe palamutlarını bırakmış. Sonra, bir ağacın tepesinde sıkışıp kalan bir serçeye yardım etmiş. Her yardım ettiğinde, ormanın ışıkları hafifçe yeniden parlamaya başlamış. Ama Mino fark etmiş ki, ormanın tam anlamıyla aydınlanması için daha büyük bir iyilik dalgasına ihtiyaç varmış.
Bunun üzerine ormandaki tüm hayvanları toplamak için bir toplantı düzenlemiş. Herkes merakla Mino’nun ne diyeceğini bekliyormuş.
Mino, yüksek bir kaya parçasının üzerine çıkıp, “Arkadaşlar,” demiş. “Hepimiz Mavi Orman’ın sihirli ışıklarını severiz, değil mi? Ama bu ışıkların sırrı sadece doğada değil, kalplerimizde. Eğer birbirimize yardım etmeyi unutursak, bu orman karanlığa gömülecek. Gelin, bugün hep birlikte iyilik yapalım!”
Hayvanlar önce şaşırmış, sonra kendi aralarında fısıldaşmaya başlamışlar. Bir süre sonra tavşanlardan biri, “Bunu deneyebiliriz!” diye bağırmış. Ardından diğer hayvanlar da Mino’yu desteklemiş. O gün, herkes bir başkasına yardım etmiş. Kuşlar yaralı bir sincabı taşımış, geyikler yaşlı kaplumbağalara yiyecek getirmiş, tilkiler küçük balıklara güvenli bir geçiş sağlamış.
Her iyilik yapıldığında, Mavi Orman’ın yaprakları daha parlak bir maviyle ışıldamış. Gecenin sonunda, orman eskisinden bile daha büyülü bir hale gelmiş. Gökyüzünde parlayan yıldızlar, ağaçların yapraklarına karışmış, orman adeta masalsı bir şölene dönmüş.
O günden sonra Mavi Orman’ın sakinleri, iyilik yapmayı hiç unutmamışlar. Çünkü biliyorlarmış ki, ormanın ışığı sadece doğadan değil, onların kalplerinden gelen iyilikle besleniyormuş.
Ve Mino, küçük bir sincap olmasına rağmen, büyük bir değişimi başlatmış. O artık sadece meraklı bir sincap değil, Mavi Orman’ın kahramanıymış.
“İyilikle büyüyen bir ışık, asla sönmez,” derlermiş ormandaki hayvanlar.