Bir varmış bir yokmuş, yemyeşil bir ormanın ortasında küçük bir köy varmış. Bu köyde yaşayan hayvanlar birbirleriyle çok iyi geçinirmiş. Ancak küçük bir sincap olan Fıstık, biraz yaramazlık yapar ve bazen doğruyu söylemekten kaçınırmış. Ne zaman bir hata yapsa, gerçeği söylemek yerine başkasını suçlar ya da olayları çarpıtırmış.
Bir gün, Fıstık ormanda oyun oynarken büyük meşe ağacının altında bolca fındık bulmuş. Çok sevinmiş ve hemen fındıkları yuvasına götürmeye başlamış. Köyün bilge sincabı Koca Tüy, köydeki herkese bu fındıkların hep birlikte kış için toplandığını ve herkesin ihtiyacına göre paylaşılacağını hatırlatmıştı.
Fıstık, topladığı fındıkların aslında herkesin olduğunu biliyormuş, ama açgözlülüğüne yenik düşmüş ve sessiz kalmaya karar vermiş. Fındıkları kendi yuvasına saklayıp hiç kimseye söylememiş. Ertesi sabah, tüm köy halkı eksik fındıkları fark edince köy meydanında toplanmış. Koca Tüy yüksek bir yere çıkarak, “Kim aldıysa geri getirsin. Bu hepimizin kış yiyeceği,” demiş.
Fıstık önce gerçeği söylemekten çekinmiş, fındıkları alırken kimsenin görmediğini bildiğinden dolayı doğruyu söylemeyerek işin içinden çıkacağını düşünmüş böylelikle ama diğer hayvanlar teker teker fındıkları almadığını söylerken onun vicdanı daha fazla dayanamamış. En sonunda cesaretini toplayarak Koca Tüy’e doğru yürümüş ve utana sıkıla “Fındıkları ben aldım, ama aslında hepsini almak istememiştim,” demiş. Gözleri dolmuş; hem utandığı için hem de yaptığı şeyin yanlış olduğunu bildiği için.
Koca Tüy, Fıstık’ın doğruyu söylediğini görünce ona nazikçe gülümsemiş ve “Doğruyu söylemek cesaret ister, Fıstık. Hatalarını kabul etmen seni daha iyi bir sincap yapar,” demiş. Diğer hayvanlar da Fıstık’ı affetmiş ve ona kışlık fındıkları hep birlikte nasıl toplayacaklarını anlatmışlar ve aynı zamanda kışlık fındıkları eşit miktarda paylaştırmışlar.
Bu olaydan sonra Fıstık, ne zaman bir hata yapsa gerçeği söylemeye karar vermiş. Çünkü anlamış ki, doğru sözlü olmak onu daha mutlu ve özgür yapıyormuş.
Ve ormanın tüm hayvanları uzun yıllar boyunca mutlu ve güven içinde yaşamışlar.
Gökten üç elma düşmüş; biri doğru sözlü olanlara, biri Fıstık’a, biri de bu hikayeyi dinleyen tüm çocuklara…