Sakin ve parlak bir yaz günüydü. Güneş gökyüzünde altın gibi parlıyor, hafif esen rüzgar tarlalardaki başakları dans ettiriyordu. Bu güzel yaz gününde bir çekirge, mutluluk içinde oradan oraya hopluyor, kanatlarını çırparak sanki dünyaya ne kadar neşeli olduğunu göstermek istiyordu. Şarkılar söylüyor, cıvıl cıvıl sesiyle adeta doğanın ritmine eşlik ediyordu. Tam o sırada bir karıncaya rastladı. Karınca, sırtında ağır bir mısır tanesiyle yuvasına doğru ilerliyordu. Küçük bedeniyle büyük bir gayret sarf ediyor, alnından terler dökerek çalışıyordu.
Çekirge, çalışkan karıncanın haline baktı ve kıkırdayarak ona seslendi:
“Hey Karınca! Neden böyle kendini yoruyorsun? Sırtında o koca yükle nereye gidiyorsun? Gel, bırak şu sıkıcı işi ve benimle şarkı söyle. Hayat çalışmakla değil, eğlenmekle güzel, aptal dostum!”
Karınca, durup çekirgeye baktı. Derin bir nefes alarak cevap verdi:
“Bu yükü taşımamın bir sebebi var. Kış için yiyecek topluyorum. Şimdi çalışmazsam kışın aç kalırım. Sana da tavsiye ederim, vakit varken sen de yiyecek biriktir.”
Çekirge bu sözlere gülüp geçti. Gözlerini karıncanın üzerinden çekerek alaycı bir tonda konuştu:
“Kış mı? Daha kışa çok var! Şimdi yazdayız. Güneş parlıyor, her yer yemyeşil. Bu güzel günleri çalışarak heba etmenin ne anlamı var? Ben eğlenmeyi tercih ederim!”
Karınca, çekirgenin düşüncesizce konuşmalarına aldırış etmedi. Başını önüne eğdi ve işine devam etti. Yaz boyunca karınca hiç durmadan çalıştı. Tarlalardan yiyecek topladı, yuvasına taşıdı ve her gün hummalı bir şekilde kışa hazırlık yaptı. Çekirge ise günlerini dans ederek, şarkı söyleyerek ve güneşin tadını çıkararak geçirdi.
Günler geçti, yaz mevsimi sona erdi. Sonbaharın serin rüzgarları esti, ardından kış tüm sertliğiyle geldi. Soğuk hava, her yanı beyaz bir örtüyle kapladı. Yiyecek bulmak neredeyse imkansız hale geldi. Çekirge, aç ve üşümüş bir halde yiyecek aradı, ancak boşuna. Hiçbir şey bulamıyordu. Artık ne şarkı söyleyebilecek ne de hoplayıp zıplayacak hali kalmıştı.
Bu sırada karınca, yuvasında sıcak bir ortamda diğer karıncalarla birlikte topladığı yiyecekleri yiyerek keyifle günlerini geçiriyordu. Çekirge, karıncanın yuvasının yanından geçerken içeriye bakıp onların mutluluğunu gördü. Açlıktan bitap düşen çekirge, o anda hatasını fark etti ve pişmanlıkla şunları mırıldandı:
“Keşke karıncanın sözlerini dinleyip yazın çalışsaydım. İhtiyaç zamanlarına önceden hazırlık yapmak en doğru davranışmış.”
Fakat bu gerçeği anlamak için artık çok geçti. Çekirge, soğuk ve açlık yüzünden hayatını kaybetti. Bu olay, bizlere çalışkanlığın ve geleceği düşünerek hareket etmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı.