Zamanın Kum Saati

Kasırga, Şimşek ile sabahın erken saatlerinde kasabanın sessizliğinde yürüyordu. Hava her zamanki gibi berraktı, ama tuhaf bir şeyler vardı. Kuşlar havada donmuş gibiydi, rüzgâr ağaçların dallarını kıpırdatmıyordu. İnsanlar, gülümsemeleri yüzlerinde donmuş halde işlerini yaparken adeta birer heykel gibi görünüyordu. Kasaba, dev bir tabloya dönüşmüştü.

Şimşek birden huzursuzca havlamaya başladı. Büyük saat kulesine doğru koşturdu, Kasırga da hemen peşine düştü. Kulenin önüne vardıklarında Kasırga gerçeği fark etti: Saat durmuştu. Büyük yelkovan, yorgun bir savaşçı gibi on ikinin üzerinde hareketsiz duruyordu. Kasırga, saat kulesinin içine girip merdivenleri hızla tırmandı. Saat mekanizmasını incelemeye başladığında, mekanik bir sorun olmadığını fark etti. Bir not gözüne çarptı. Eski bir parşömen üzerine yazılmış notta şu cümle yazılıydı:

“Zaman, kumun akışına bağlıdır. Kum saati dolmak üzere, eğer harekete geçmezseniz zaman sonsuza dek donacak.”

Kasırga, kaşlarını çatarak notu inceledi. Notun altındaki işaret tanıdıktı. Bu, eski bir efsanede adı geçen Dağların Gardiyanının simgesiydi. “Şimşek, anlaşılan o ki dağlara gitmemiz gerekecek,” dedi kararlı bir sesle. Şimşek coşkuyla kuyruğunu salladı.

Dağlara Yolculuk

Kasırga, eski haritalarından birini çıkararak gardiyanın bulunduğu söylenen yolu buldu. Zorlu patikalar ve kayalık geçitlerle dolu bir güzergâh onları bekliyordu. Yanlarına yalnızca en gerekli malzemeleri aldılar ve yola koyuldular.

Yolculuğun ilk günü sessiz geçti. Zaman durmuş olduğundan, güneş ne batıyor ne de doğuyordu. Sanki koca dünya bir arafa hapsolmuştu. Ancak dağlara yaklaştıkça bir şeyler değişmeye başladı. Yükseklerde, hafif bir esinti yüzünü hissettirdi; bu, Kasırga için doğru yolda olduklarının işaretiydi.

Yolda bir noktada eski bir köprüye vardılar. Köprü çürük tahtalarla kaplıydı ve altındaki derin uçurum korkutucuydu. Kasırga dikkatlice ilerlerken, bir anda köprüden gelen bir ses yankılandı.

“Kim o? Zamanı durduranın izinden giden bir cesur kişi mi, yoksa korkusuz bir deli mi?”

Kasırga başını kaldırıp baktı. Köprünün sonunda, yarı saydam bir figür duruyordu. Bu, efsanelerde bahsedilen Gardiyanın koruyucusuydu. Kasırga derin bir nefes alarak konuştu:

“Zaman durdu ve kasabam tehlikede. Kum saatinin yerini öğrenmeye geldim.”

Koruyucu gülümsedi. “Kum saati her daim akan bir nehirdir. Ama doğru ellerde değilse, zamanın akışı kesilir. Eğer saat dolmadan ona ulaşmayı başarabilirsen, zamanı yeniden başlatabilirsin.”

Koruyucu, Kasırga’nın kararlılığını görünce yol vermeyi kabul etti. Şimşek, Kasırga’nın etrafında neşeyle dolaşarak, tehlikeyi atlatmış olmaktan memnun görünüyordu.

Kum Saatinin Peşinde

Dağın zirvesine vardıklarında büyük bir mağara girişine ulaştılar. İçeri girdiklerinde mağara duvarlarında ışıldayan semboller dikkatlerini çekti. Ortadaki taş bir kaidenin üzerinde dev bir kum saati duruyordu. Kum, alt hazneye son birkaç tanesi dökülmek üzereydi.

Ancak Kasırga saatine dokunamadan önce, mağaranın derinliklerinden bir ses duyuldu. Bu, Gardiyanın kendisiydi. “Kum saatine dokunmadan önce bilmeceyi çözmelisin!”

Gardiyan, ağır bir sesle sordu:
“Bir kez başladığında asla durmaz, ama eğer durursa herkes donar. Nedir o?”

Kasırga hiç tereddüt etmeden yanıtladı: “Zaman.”

Gardiyan memnun bir şekilde iç çekti. Kum saati aniden parlak bir ışık yaydı ve içindeki kum kendi kendine yeniden dolmaya başladı. Kumların her bir tanesi, durmakta olan zamanı yeniden harekete geçiriyor gibiydi.

Kasırga ve Şimşek, mağaradan çıktıklarında güneşin yeniden doğmaya başladığını gördüler. Kasaba, eskisi gibi canlı ve hareketliydi. Saat kulesinin çanları çınlarken, Kasırga ve Şimşek gülümseyerek birbirlerine baktılar. Bir gizemi daha çözmüşlerdi.

Ama Kasırga, bu yolculuğun sadece yeni bir başlangıç olduğunu biliyordu. Zamanın sırları hâlâ tam olarak çözülmemişti ve başka maceraların onları beklediğinden emindi.

İlgili Masallar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz