Bir zamanlar, yemyeşil bir vadinin ortasında, huzur dolu bir ormanda Minik Tavşan adında küçük bir tavşan yaşardı. Minik Tavşan, ormandaki en neşeli ve cesur hayvandı. Her sabah erkenden kalkar, ormanın dört bir yanında koşar, ağaçların altındaki lezzetli otları bulur, arkadaşlarıyla oyunlar oynardı. Ormanda birçok hayvan yaşardı; Bilge Baykuş, Hızlı Sincap, Koca Ayı ve daha niceleri. Herkes Minik Tavşan’ı severdi çünkü onun cesareti ve neşesi herkese ilham verirdi.
Bir gün, ormanda duyulmamış bir haber yayıldı. Bilge Baykuş, gökyüzünde kara bulutların toplandığını fark etmişti ve yaklaşan bir fırtınanın ormanı yerle bir edeceğini söylüyordu. Ormanın sakinleri büyük bir korkuya kapıldı. Daha önce hiç böyle bir fırtına görmemişlerdi. Rüzgarın ulu çınarları bile devireceği, derelerin taşacağı ve yuvaların sular altında kalacağı söyleniyordu.
Hayvanlar korkuyla evlerine çekildi. Koca Ayı mağarasına kapandı, Hızlı Sincap ağaç kovuğuna saklandı, ama Minik Tavşan durup düşünmeye başladı. “Kendi evimizde saklanmak yerine neden hep birlikte güvenli bir yere gitmiyoruz?” diye düşündü. Fırtınanın gücünü ancak birlik olup aşabileceklerine inanıyordu.
Minik Tavşan, hemen ormanın ortasında bulunan büyük bir mağarayı hatırladı. Bu mağara, yüksek kayalıkların arasında, sağlam ve genişti. Tüm hayvanlar için yeterince güvenli bir yerdi. Hemen harekete geçti. Ormanın dört bir yanına koşarak, hayvanları teker teker mağaraya çağırmaya başladı. İlk önce Koca Ayı’yı ikna etti. “Bu fırtına güçlü olabilir, ama birlikte olursak bizi kimse yıkamaz!” dedi. Sonra Hızlı Sincap ve Bilge Baykuş da Minik Tavşan’a katıldı. Zamanla diğer hayvanlar da korkularını bir kenara bırakıp Minik Tavşan’ın peşine düştü.
Mağaraya geldiklerinde, herkes Minik Tavşan’ın liderliğinde mağarayı daha güvenli hale getirmeye başladı. Büyük yapraklar ve dallarla mağaranın girişini kapattılar, içerideki küçük yarıkları doldurdular. Fırtına başlamadan önce, herkes güvenle içerideydi. Rüzgar uğuldadı, ağaçlar köklerinden söküldü, yağmur bardaktan boşanırcasına yağdı. Fakat hayvanlar, Minik Tavşan’ın cesareti ve önderliği sayesinde mağarada güvendeydiler.
Fırtına tam üç gün sürdü. Üç gün boyunca ormanın dört bir yanı sular altında kaldı, ama mağaradaki hayvanlar birbirlerine destek oldular, paylaştılar, dostlukları daha da güçlendi.
Sonunda güneş yeniden doğdu. Hayvanlar mağaradan çıktıklarında ormanın ne kadar değiştiğini gördüler. Birçok ağaç devrilmişti, ama orman onları her zaman olduğu gibi sıcak bir şekilde karşıladı. Minik Tavşan’ın cesareti sayesinde, ormandaki herkes güvende kalmıştı. Artık Minik Tavşan sadece bir tavşan değil, tüm ormanın kahramanıydı.
O günden sonra Minik Tavşan’ın adı ormanda efsane oldu. Herkes onun cesaretini ve liderliğini anlatmaya başladı. Ormandaki hayvanlar, ne zaman zorluklarla karşılaşsalar, Minik Tavşan’ın öğrettiği şeyleri hatırladılar: Birlik olursak, hiçbir fırtına bizi yıkamaz!
Masal burada biter, Minik Tavşan’ın cesareti ise ormanın sonsuz rüzgarlarında yankılanmaya devam eder.