Bir varmış, bir yokmuş… Gökyüzünün en parlak yıldızlarının arkasında gizlenen büyülü bir diyar varmış. Bu yerin adı Ayışığı Krallığı’ymış. Ayışığı Krallığı’nda güneş hiçbir zaman doğmazmış; burası hep yıldızların ışığında aydınlanır, dolunayın yumuşak ışıltısıyla parıldarmış. Krallığın en büyük hazinesi, tam ortasında yükselen Sihirli Uyku Ağacıymış.
Uyku Ağacı, sonsuz dalları ve altın yapraklarıyla tüm krallığın kalbiymiş. Her gece, bu ağacın yapraklarından incecik yıldız tozları dökülürmüş. Bu tozlar havada dans ederek uçuşur, her bir toz tanesi bir rüyanın tohumunu taşırmış. Ama bu tozlar yeryüzündeki çocukların yastıklarına ulaşmazsa rüyalar gelmezmiş.
Yıldız tozlarını yeryüzüne götürmek için krallığın cesur ve neşeli sakini, minik bir kelebek olan Pufik görevlendirilmiş. Pufik, parlak mavi kanatlarıyla her gece tozları nazikçe toplar ve onları yeryüzüne taşırmış. Ancak Pufik’in işi göründüğünden çok daha zormuş. Çünkü yıldız tozları çok hassasmış; rüzgar biraz sert esse hemen dağılır, yere düşerse bir daha ışıldamazmış.
Bir Gece Başlar…
Bir gün, dolunayın ışığı biraz daha solgun, yıldızlar biraz daha sönük görünüyormuş. Pufik, Uyku Ağacı’na yaklaştığında fark etmiş ki ağacın dalları normalden daha ağırmış ve yıldız tozları her zamankinden daha parlakmış.
“Neler oluyor böyle?” diye sormuş Pufik.
O sırada gökyüzünden kocaman bir ses duyulmuş. Kral Ayışığı belirmiş ve şöyle demiş:
“Sevgili Pufik, bu gece çok özel bir gece. Yeryüzündeki tüm çocukların en güzel rüyalarını görmesi için, Uyku Ağacı bu gece ekstra yıldız tozu üretti. Ancak bu, çok dikkatli olman gerektiği anlamına geliyor. Çünkü bu tozlar, çocukların hayal gücünün en narin parçalarını taşıyor.”
Pufik, görevini büyük bir ciddiyetle kabul etmiş ve kanatlarını nazikçe çırparak yıldız tozlarını toplamaya başlamış. Fakat o gece, gökyüzünde güçlü bir rüzgar esiyormuş. Pufik’in topladığı yıldız tozları, rüzgarın uğultusuyla havalanıyor, yönlerini kaybediyormuş.
Yıldız Tozu Serüveni
Pufik, rüzgara karşı savaşırken birdenbire büyük bir toz tanesi yere düşmeye başlamış. Bu, Uyku Ağacı’ndaki Rüya Prensesi’nin en parlak hayalini taşıyan taneymiş. Eğer bu toz yastıklara ulaşmazsa o gece hiçbir çocuk mutlu bir rüya göremezmiş.
Pufik tüm cesaretini toplayarak yıldız tozunun peşine takılmış. Kanatlarını olabildiğince hızlı çırpmış, rüzgarın içinde döne döne aşağı süzülmüş. Sonunda, yıldız tozunu tam yere çarpmadan yakalamayı başarmış.
Ama işler burada bitmemiş. Yıldız tozunu yastıklara ulaştırması gerekiyormuş. Pufik, gökyüzünde bir yıldızdan diğerine zıplamış, bulutların arasından hızla geçmiş ve sonunda yeryüzüne varmış. Yavaşça tozu kanatlarından silkeleyerek her çocuğun yastığına bırakmış.
En Güzel Rüyalar
O gece, yeryüzündeki tüm çocuklar, hayatlarındaki en güzel rüyaları görmüş. Bir çocuk gökyüzünde bir kuş gibi uçtuğunu hayal etmiş, bir diğeri okyanusun dibinde parlak balıklarla oynamış. Hatta bir çocuk, kocaman bir pastadan bir dilim alırken dev bir gökkuşağının üstünde salıncak kurmuş!
Pufik ise yıldızların altında, bulutların yumuşak kucağında uyuyakalmış. Uyku Ağacı da her zamanki gibi hafifçe hışırdayarak Pufik’in üstüne minik bir yıldız tozu serpmiş.
Ve işte, her gece başınızı yastığınıza koyduğunuzda, yıldız tozlarını taşıyan Pufik’in uyku masalını hatırlayın. Çünkü her rüya, onun nazik kanatlarının bir armağanıdır.
Tatlı rüyalar, güzel çocuklar… 🌙✨