Uyku getiren masallar okumak istediğinizi duyar gibiyim.😴 Öyleyse bu masal tam size göre:
Bir varmış, bir yokmuş. Çok uzaklarda, gökyüzünün yıldızlarla dolup taştığı, rüzgârların insanlara tatlı melodiler fısıldadığı büyülü bir köy varmış. Bu köyün adı “Uyku Diyarları”ymış. Bu köyde yaşayan herkesin bir sırrı varmış: Gece olunca gökyüzündeki yıldızlar, yalnızca uykusu gelmiş olanlara masallar anlatırmış. Bu masallar o kadar güzel, o kadar büyülüymüş ki masalı dinleyen herkes tatlı rüyalara dalar, sabah uyandığında huzur dolu olurmuş.
Ama bu köyde bir sorun varmış. Küçük Lila adlı bir kız çocuğu, bir türlü uyuyamazmış. Ne annesinin anlattığı masallar ne de babaannesinin sıcak sütü onu uykuya daldırabilirmiş. Her gece yatağına yatıp tavana bakar, yıldızların masallarını dinlemeyi ne kadar çok istediğini düşünürmüş. Ama uykusu gelmediği için yıldızların sesi ona hiç ulaşmazmış.
Bir gün Lila, köyün bilge kuşu Bay Tüybeyaz’a gitmeye karar vermiş. Bay Tüybeyaz, yaşlı ve bilgili bir kuşmuş. Herkes onun çözemediği bir sorun olmadığını söyler, en zor durumlarda bile ona danışırmış.
“Bay Tüybeyaz,” demiş Lila, gözleri dolarak. “Ne yaparsam yapayım uyuyamıyorum. Yıldızların masallarını dinlemek istiyorum ama onlar benimle konuşmuyor. Lütfen bana yardım et!”
Bay Tüybeyaz, Lila’yı dikkatle dinlemiş ve gagasında küçük, bembeyaz bir tüy bırakmış.
“Bu özel bir tüy, Lila. Onu yastığının altına koy. Ama bu yetmez. Yatmadan önce gözlerini kapat ve kalbinin derinliklerinden gelen bir dilek dile. Yıldızlar yalnızca yürekten gelen dilekleri duyar,” demiş bilge kuş.
Lila, kuşun dediklerini yapmaya karar vermiş. Akşam olunca yatağına geçmiş, beyaz tüyü yastığının altına koymuş ve gözlerini kapatarak kalbinden bir dilek tutmuş: “Yıldızların masallarını dinlemek istiyorum. Onlarla konuşmayı öyle çok isterim ki!”
Tam o anda odası hafif bir ışıkla dolmuş. Yatağının kenarında bir sıcaklık hissetmiş. Gözlerini araladığında, karşısında gökyüzündeki en parlak yıldız olan Ayaz Yıldızı’nı görmüş. Ayaz Yıldızı, pırıl pırıl bir gülümsemeyle Lila’ya bakıyormuş.
“Merhaba, küçük uyurgezer,” demiş yıldız. “Dileğini duydum. Bugün sana bir masal anlatacağım. Hazır mısın?”
Lila heyecanla başını sallamış ve yıldızın ışığında masalı dinlemeye başlamış.
“Bir zamanlar,” diye başlamış Ayaz Yıldızı, “karanlık bir gökyüzünde, minik bir yıldız varmış. Bu yıldız o kadar küçükmüş ki kimse onun ışığını fark etmezmiş. Diğer yıldızlar parlak ve güçlü, o ise sönük ve cılızmış. ‘Ben hiçbir zaman parlayamayacağım,’ diye üzülürmüş. Ama bir gece, gökyüzündeki dostları ona yardım etmek istemiş. Hepsi kendi ışığından küçük bir parça paylaşmış. O minik yıldız bir anda parlamış, hem de gökyüzündeki en parlak yıldız olmuş! Kendi ışığını bulduktan sonra o da diğerlerine yardım etmiş. İşte böylece, gökyüzü sonsuza kadar ışıl ışıl olmuş.”
Lila bu masalı dinlerken göz kapakları ağırlaşmış. “Ben de bir gün kendi ışığımı bulacağım,” diye fısıldamış ve masalın sonuna bile varmadan derin bir uykuya dalmış.
Sabah olduğunda, Lila ilk kez bu kadar dinç ve mutlu uyanmış. O günden sonra her gece yıldızların masallarını dinlemeye başlamış. Artık uyku onun için bir zorluk değil, bir heyecan olmuş.
Ama bu da yetmemiş. Lila, diğer köy sakinlerinin de yıldızların masallarını dinlemesini istemiş. Uyuyamayan herkese, Bay Tüybeyaz’ın ona verdiği gibi küçük tüyler dağıtmış ve şöyle demiş:
“Yıldızlar herkesin masalını bilir. Ama önce onların seni duyması gerek. Kalbinden bir dilek dile ve gözlerini kapat. Onlar sana her zaman yanıt verecektir.”
O günden sonra Uyku Diyarları’nda kimse uykusuz kalmamış. Herkes yıldızların masallarını dinlerken tatlı rüyalara dalmış ve sabahları mutlu uyanmış.