Bir zamanlar, geçimini tuz satarak sağlayan bir seyyar satıcı vardı. Bir gün, deniz kenarındaki tuz fiyatlarının daha uygun olduğunu duydu ve hemen oraya giderek bolca tuz satın aldı. Aldığı tuzları eşeğine yükledi ve köyüne doğru yola koyuldu. Ancak, eşeğin sırtındaki tuz yükü oldukça ağırdı, bu yüzden eşek zor adımlarla ilerliyordu.
Tam yolda giderlerken, bir ırmağın kıyısındaki dar bir patikaya geldiler. Eşeğin ayağı burada kaydı ve üzerindeki ağır tuz çuvallarıyla birlikte kendini suya bırakıverdi. Tuz suda eriyince eşeğin yükü bir anda hafifledi. Eşek bu düşüşten oldukça memnun kalmıştı; sahibi üzüntü içinde bakarken, eşek rahatlamış bir halde hoplaya zıplaya yollarına devam etti.
Birkaç gün sonra satıcı, tekrar tuz almak için deniz kenarına gitti. Önceki seferde tuzların suda eriyip gitmesi nedeniyle zarara uğramıştı; bu yüzden bu kez daha fazla tuz aldı. Tekrar tuzları eşeğine yükleyip yola koyuldu. Ancak bu kez eşek, yoldaki o patikaya geldiklerinde daha önce yaşadığı rahatlamayı hatırladı ve planını kurdu. Yine tökezliyormuş gibi yaparak kendini suya attı. Tuzlar yine suda eriyince eşeğin yükü hafifledi, o da neşeyle yollarına devam etti.
Ancak satıcı, eşeğin bu kurnazlığını fark etti. Onun oyununu bozmak için yeni bir plan yaptı. Birkaç gün sonra, eşeğiyle tekrar deniz kenarına gitti ama bu defa tuz yerine sünger satın aldı. Sünger, tuz kadar ağır değildi ve eşek hafif yükle yola koyulmuştu. Yine aynı patikaya geldiklerinde, eşek aynı oyunu oynadı ve yine tökezleyerek suya düştü. Ancak bu kez yükü hafifleyeceğine, suyu çeken süngerler iyice ağırlaştı. Eşek sudan çıkıp tekrar yürümeye çalıştığında, artık neredeyse adım atacak hali kalmamıştı. Ağır yükün altında kulakları düşmüş, boynu bükük bir şekilde ilerliyordu, dersini almıştı.