Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Keloğlan’ın köyü bir kuraklıkla boğuşurmuş. Ne yağmur yağar, ne pınarlar çağlarmış. Ekinler sararmış, hayvanlar susuzluktan meleşirmiş. Köylü ne yapsa fayda etmemiş.
Bir sabah köy meydanında yaşlı bir derviş belirivermiş. Elinde asası, gözlerinde pırıltı…
“Ey köylüler,” demiş, “bu kuraklığın sebebi, Yalnız Dağ’ın doruğunda gizlidir. Orada bir Su Perisi tutsak edilmiş. Onu kurtaran, köyüne bereketi geri getirecek.”
Köylüler ürkmüş. Çünkü Yalnız Dağ’ın tepesinde Ejderha Kızan yaşar, kim yaklaşsa alev saçarmış.
Ama Keloğlan’ın gözü kara, gönlü genişmiş. Anasının “Oğlum, gitme, dağ başında ejderha var,” demesine aldırmamış.
“Ana, korkma,” demiş gülümseyerek. “Ejderha da olsa, Keloğlan aklıyla alt eder onu.”
Birinci Durak: Ceviz Ağacının Bilgesi
Yola koyulmuş Keloğlan. Günlerce yürümüş, dereleri geçmiş, taşlık yolları aşmış. Nihayet bir dev gibi uzanan bir ceviz ağacının gölgesinde durmuş. Tam oturacakken ağaç dile gelmiş:
“Hey Keloğlan! Oturmadan evvel bana bir bardak su dök. Köklerim kurudu.”
Keloğlan, testisindeki son yudumu ağacın köklerine dökmüş. Ağaç birden canlanmış, dalları parlamış.
“İyilik eden iyilik bulur,” demiş ağaç. “Al şu altın cevizi. Ne zaman başın derde girse yere vur, sana yardım eder.”
Keloğlan teşekkür edip yola devam etmiş.
İkinci Durak: Şarkı Söyleyen Taşlar
Bir dere kenarına vardığında taşlardan bir ses yükselmiş:
“Ey Keloğlan! Ejderha Kızan’a varmak istiyorsan şarkımızı dinle, yoksa yolunu şaşırırsın.”
Taşlar hep bir ağızdan melodili bir ezgi söylemiş. Keloğlan, ezgiyi aklına kazımış. O ezgi, dağın gizli patikasının şifresiymiş.
Üçüncü Durak: Ejderha Kızan’ın İni
Yalnız Dağ’ın doruğuna çıktığında gökyüzü kararmış, yer gök alev olmuş. Ejderha Kızan, yedi başlı koca bir yılan gibi kıvrılıp durmuş.
“Kimdir bu dağa cesaret eden?” diye gürlemiş.
Keloğlan korkmamış. Altın cevizi yere vurmuş:
Şap!
Bir anda ceviz büyümüş, koca bir ayna olmuş. Ejderha aynada kendi yedi başını görüp şaşkına dönmüş, birbirine saldırmış. O kargaşada Keloğlan, zincirle bağlı Su Perisi’ni kurtarmış.
Peri, gül suyu gibi bir damla yaş bırakmış Keloğlan’ın avucuna.
“Bu damlayı köyünün toprağına dök. Yağmur, bereket, gülüş hepsi geri döner.”
Dönüş
Keloğlan köyüne döndüğünde gök gürlemiş, bulutlar toplanmış. O damlayı toprağa dökünce yağmur başlamış, pınarlar coşmuş, köy bayram etmiş.
Annesi Keloğlan’a sarılmış:
“Oğlum, sen aklınla dağ devirmişsin.”
Keloğlan gülmüş:
“Ana, dağ devirmek kolay, gönül devirmek zor. Yeter ki insanın niyeti temiz olsun.”
O günden sonra köyde “Keloğlan’ın Yağmuru” derlermiş o bereketli yağmura.
Ve gökten üç elma düşmüş:
Biri iyilik edenlerin başına,
Biri doğru söyleyenlerin diline,
Biri de bu masalı dinleyenlerin gönlüne. 🍎
📝 Ebeveyn Notu:
Bu masal, çocuklara cesaretin ve iyiliğin akılla birleştiğinde neler başarabileceğini anlatıyor. Keloğlan, korkmadan ejderhayla yüzleşiyor, yardımseverliğiyle doğayı canlandırıyor. Masalı okuduktan sonra çocuğunuza şu soruları sorabilirsiniz: “Sence Keloğlan neden korkmadı?”, “Sen olsaydın Su Perisi’ni nasıl kurtarırdın?”, “İyilik yaptığında senin içini nasıl bir duygu kaplıyor?” Bu sorular, çocukların empati kurmasını ve değerler üzerine düşünmesini sağlar.
Daha fazla Keloğlan masalı okuyun: Keloğlan Masalları


