Bir zamanlar, yemyeşil bir ormanın kıyısında, Renkli Çiçekler Kasabası adında sevimli bir yer varmış. Bu kasabada çocuklar oyunlar oynar, ağaçlar meyve verir, sebzeler gülümsermiş. Ama bir gün, kasabanın etrafında kötü bir koku yayılmaya başlamış. Herkes şaşkınmış.
“Bu da ne böyle?” demiş küçük Umay burnunu tutarak.
Kasabanın bilgesi Kompost Dede hemen durumu anlamış.
“Organik atıklarınız yerde yığılıyor. Eğer onları doğru şekilde dönüştürmezsek doğaya zarar veririz.” demiş.
Çocuklar merakla etrafına toplanmış.
“Organik atık ne demek?” diye sormuş Toprak.
Kompost Dede gülümseyerek anlatmaya başlamış:
“Organik atık, doğadan gelen ve tekrar doğaya dönebilen şeylerdir. Mesela meyve kabukları, sebze parçaları, çay posası, yumurta kabukları… Bunlar çöp değil, aslında doğa için birer hazinedir!”
O gece, Kompost Dede çocuklara bir kutu hediye etmiş. Üzerinde “Kompost Kutusu” yazıyormuş.
“Bu kutuya sadece organik atıklarınızı atın.” demiş. “Onlar birlikte bir maceraya çıkacak ve mucizevi bir dönüşüm geçirecekler.”
Günler geçtikçe çocuklar kutuya muz kabukları, domates sapları, çay poşetleri koymuş. Kutunun içindekiler konuşmaya başlamış!
Muz Kabuğu: “Ben, eski hâlim gibi görünsem de dönüşmeye hazırım!”
Marul Yaprağı: “Toprağa dönüp çiçekleri beslemek istiyorum!”
Yumurta Kabuğu: “Kalsiyumumla fideleri güçlendireceğim!”
Kutunun içinde minik kahramanlar da varmış: kompost böcekleri ve mantar misafirler! Onlar atıkları yavaş yavaş yemiş, parçalamış ve toprağa dönüşmelerine yardım etmiş.
Bir sabah Kompost Dede kutuyu açmış ve “İşte bu!” demiş.
“Kara altın! Gerçek, zengin kompost!”
Çocuklar gözlerine inanamamış. Kutudan çıkan şey çöp değilmiş; yumuşacık, besleyici, mis gibi kokan bir toprakmış. Çiçekler sevinçle dans etmeye başlamış, sebzeler hızla büyümüş.
Umay sevinçle bağırmış:
“Doğaya yardım edebiliyormuşuz, bu ne büyük mutluluk!”
O günden sonra Renkli Çiçekler Kasabasında hiç organik atık boşa gitmemiş. Her kabuk, her yaprak, birer kahraman gibi kompost kutusuna gitmiş ve dönüşümünü gerçekleştirmiş.
Ve böylece, çocuklar doğanın döngüsünü öğrenmiş. Onlar artık sadece oyun oynamıyor, toprağı da besliyorlarmış.