Masal OkuYaşa Göre11+ Yaş MasallarıAnka'nın İzinde: Dostluk ve Cesaret Yolculuğu

Anka’nın İzinde: Dostluk ve Cesaret Yolculuğu

Bir varmış, bir yokmuş… Bir dağ kasabasında, Ali, Mert ve Zeynep adında üç yakın arkadaş yaşarmış. Küçüklüklerinden beri hayallerini süsleyen, efsanelere konu olan Anka kuşunun peşine düşmeye karar vermişler. Herkes Anka kuşunun yalnızca bir efsane olduğunu düşünse de üç arkadaş onun var olduğunu düşünüyor ve onu bulacaklarına yürekten inanıyorlarmış.

Bir gün, köyün meydanında bu düşlerinden bahsederken yaşlı bilge İshak Dede onları duymuş. İshak Dede, efsaneler hakkında pek çok şey bilen, pek konuşmayan, ama gençlere değer veren bir bilgeymiş. Üç kafadara yaklaşarak demiş ki:

“Anka’yı bulmak kolay değil, çocuklar… Anka’yı aramak cesaret ister, fakat bulmak çok daha büyük bir yürek ister. Yol uzun, tehlikelerle dolu ve sadece en cesurlar Anka Vadisi’ne ulaşabilir.”

Ali, Mert ve Zeynep’in gözleri parlamış. “Biz o kadar cesuruz ki, hiçbir engel bize mani olamaz! Lütfen bize Anka Vadisi’nin yolunu göster!” demişler. Bunun üzerine İshak Dede, eski bir sandıktan yıllardır sakladığı bir harita çıkarmış ve onlara vermiş.

“Bu harita sizi Anka Vadisi’ne götürecek; ama sadece haritaya güvenmeyin. Yol boyunca karşınıza çıkan engellerde kalbinizin sesini dinleyin. Anka kuşunu görebilmek için onun efsanedeki vasıflarına sahip olmalısınız; yani sabırlı, cesur ve sadık. Kendi sınavlarınızla karşılaşacaksınız.”

Üç arkadaş İshak Dede’nin sözlerini kafalarında tekrarlayarak yola koyulmuşlar. Daha ilk adımlardan itibaren başlarına gelecekleri asla tahmin edemeyeceklerini hissediyorlarmış.

Gizemli Vadiye Giden İlk Adım: Gölge Labirenti

Haritada ilk durak, ormanın derinliklerinde bulunan “Gölge Labirenti” olarak işaretlenmiş. Bu labirentin içindeki gölgelerin konuştuğu, farklı şekillere büründüğü ve yolcuları aldatmak için türlü oyunlar oynadığı anlatılırmış. Ormana vardıklarında, gölgelerin gerçekten de tuhaf bir şekilde hareket ettiğini fark etmişler. Her adımda bir gölge onlara yol gösterir gibi gözüküyor, ancak bir sonraki adımda gölge başka bir yöne doğru kayboluyormuş.

Mert dayanamayarak, “Bu gölgeler bizimle alay ediyor!” demiş. Tam o anda bir gölge, devasa bir kurt şekline bürünmüş ve üzerlerine yürümeye başlamış. Mert donup kalmış, Ali ise arkadaşını kurtarmak için gölgeye doğru bağırarak hamle yapmış. Gölgeler korkup geri çekilmiş.

Ali’nin cesareti, onları labirentten çıkarmış. Gölge Labirenti’nden çıktıklarında haritaya göre dağlara tırmanmaları gerektiğini görmüşler.

Sarp Dağlar ve Dostluk Sınavı

Dağlara vardıklarında şiddetli bir fırtına çıkmış. Dağların zirvelerine doğru ilerlemek her adımda daha zor hale geliyormuş. Yükseklerde nefes almak bile zorlaşıyor, taşlar ayaklarının altından kayıyor ve fırtına gözlerini açmalarına bile izin vermiyormuş.

Zeynep’in korkusu gitgide büyümüş, “Biz bunu nasıl başaracağız?” diye düşünürken kayaların arasındaki bir çatlağa takılıp yere kapaklanmış. Ayak bileğini burkmuş ve canı çok yanıyormuş. Mert, “Yola devam edemeyiz, geri dönmeliyiz!” dese de Ali kararlıymış.

“Hayır, vazgeçmeyeceğiz! Zeynep’i taşırım, Anka’yı bulmak zorundayız!”

Ali, Zeynep’i sırtına alarak tırmanmaya devam etmiş. Mert ve Zeynep, arkadaşlarının bu özverisinden etkilenmiş ve Ali’nin gücüne hayran kalmışlar. Üçü de bu sınavda birbirlerine sımsıkı bağlanmışlar. Zirveye ulaştıklarında fırtına bir anda dinmiş, güneş bulutların arasından belirmiş. Bütün bu çabalarına rağmen önlerinde daha uzun bir yolculuk olduğunu biliyorlarmış.

Kadim Sırlar Ormanı ve Gerçekleri Görme Gücü

Sarp dağları aştıktan sonra, haritadaki bir sonraki durak olan Kadim Sırlar Ormanı’na ulaşmışlar. Bu ormanın ağaçlarının ruhları olduğu, kimsenin onları görmeden geçemeyeceği anlatılırmış. Ormanın ortasında mistik bir göl varmış ve bu göle bakanların hayatlarının en gizli sırlarını gördüğü söylenirmiş.

Göl kenarına vardıklarında gölün berrak suyuna bakmışlar. Suyun yüzeyinde önce kendi yansımalarını, ardından hiç unutamadıkları anılarını görmeye başlamışlar. Her biri, geçmişte yaptığı hataları ve zayıflıklarını gölde görüyormuş. Mert bir anda utançla geri çekilmiş.

Ali ve Zeynep, arkadaşlarına bakarak demiş ki: “Bu hatalar, bizi biz yapan şeyler. Önemli olan hatalarımızdan ders almak, değil mi?”

Bu sözlerden cesaret bulan Mert, suya tekrar bakmış ve geçmişindeki tüm korkuları bir yana bırakmaya karar vermiş. Üçü de göldeki bu anılardan güç alarak yola devam etmişler. Artık sadece Anka kuşunu bulma arzusu değil, birbirlerine duydukları güven de onları motive ediyormuş.

Anka Vadisi ve Büyük Karşılaşma

Uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra, sonunda Anka Vadisi’ne ulaşmışlar. Gözlerinin önünde yemyeşil bir düzlük, ortasında ise altın gibi parıldayan dev bir göl varmış. Anka’nın yuvası olduğuna inanılan bu yerde tüm evrenin bir ahenk içinde olduğunu hissediyorlarmış.

Ancak gölü geçip vadinin derinliklerine doğru ilerlediklerinde bir anda gökyüzünü kaplayan karanlık bulutlar oluşmuş. Anka Vadisi, üç arkadaşı son bir sınavla karşılamak istemiş gibi onları girdaba benzeyen bir fırtınanın içine çekmiş. Her biri girdap tarafından farklı yönlere savrulmuş. Seslenmeye çalışsalar da sesleri birbirine ulaşamıyormuş.

Tam o sırada Zeynep, Mert ve Ali, tek başlarına bu sınavı geçemeyeceklerini fark etmiş. Tüm güçlerini toplayarak birbirlerine doğru koşmaya başlamışlar. Üçü bir araya geldiklerinde, göğü yaran bir ışık huzmesi belirmiş ve fırtına durmuş.

Gökyüzünde beliren Anka kuşu, devasa kanatlarını açarak altın tüylerini onlara doğru savurmuş. Tüylerin her biri farklı renkte ışık saçıyormuş. Anka, gür bir sesle konuşmuş:

“Cesaret, sadakat ve özveri… Beni bulabilen sadece bunlara sahip olanlardır. Yolculuğunuz boyunca kalplerinizin sesini dinlediniz ve her biriniz kendi sınavınızı geçtiniz. Şimdi, her biriniz birer dilek dileyin ve birlikte dileğinizi gerçekleştirmem için bana söyleyin.”

Üç arkadaş birbirlerine bakmış, dileklerini çoktan bulmuşlardı. Hep bir ağızdan, “Bizim tek dileğimiz, sonsuza dek birbirimize duyduğumuz güven ve dostluğu korumak,” demişler.

Anka, dileklerinin kalplerinden gelen bir sadelikle yapılmasına memnun olmuş ve onlara kutsal bir tüy bırakmış. “Bu tüyü ne zaman birbirinize ihtiyacınız olsa elinize alın; size her zaman rehberlik edecektir,” demiş.

Ali, Mert ve Zeynep, vadiden ayrılırken Anka kuşundan aldıkları tüyü kalplerine koymuşlar. Anka Vadisi’nden ayrılıp köylerine döndüklerinde, içlerinde tarifsiz bir huzur, dostluklarıyla parlayan bir güven duygusu taşımışlar. Ve böylece üç arkadaş, masal kahramanlarına yaraşır bir dostlukla hayatlarına devam etmişler.

Ve gökten üç elma düşmüş; biri cesur Ali’ye, biri sadık Zeynep’e, diğeri ise arkadaşlarına olan güveniyle ışıldayan Mert’e…

İlgili Masallar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz