Salı, Kasım 11, 2025
Masal OkuUyku MasallarıKardeşine Masal Okuyan Prenses

Kardeşine Masal Okuyan Prenses

Kardeşine masallarla sevgi ve hayal dolu bir dünya sunan Prenses Alara'nın hikâyesi.

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bulutların gölgesini okşadığı yemyeşil tepelerin arasında, ışıl ışıl parlayan büyük bir saray varmış. Bu sarayda, zarafeti kadar merhametiyle de tanınan genç bir prenses yaşarmış. Prensesin adı Alara’ymış. Alara’nın en değer verdiği kişi ise küçük kardeşi Prens Dora’ymış.

Dora beş yaşındaymış. Dünyaya kocaman açılmış gözlerle bakan, her şeye merakla yaklaşan sevimli bir çocukmuş. Gündüzleri sarayın bahçelerinde koşturur, kuşlarla konuşur, çiçeklere isim takar, böceklere şiirler uydururmuş. O kadar çok soru sorarmış ki sarayın bilginleri bile bazen cevap veremezmiş. Ama Dora’nın en çok beklediği anlar, akşam saatleriymiş.

Her gün güneş ufukta kaybolup gökyüzü yıldızlarla süslenmeye başlayınca Alara elinde bir kitapla kardeşinin odasına gelirmiş. Oda sıcacık, pencereden içeri hafif bir gece esintisi girermiş. Dora hemen yatağına kıvrılır, battaniyesini örter, Alara da yatağın kenarına otururmuş. İşte o an başlarmış masalların büyüsü…

Alara, sadece kitaplardan okuduğu masalları değil, kendi kalbinden doğan hikâyeleri de anlatırmış. Kimi zaman gökyüzünde dans eden yıldızlar, kimi zaman kendine rengârenk kanatlar yapan bir tırtıl, kimi zaman da düşleriyle uçabilen bir sincap olurmuş kahramanları. Her masalın içinde dostluk, sabır, iyilik ve merak olurmuş. Masal boyunca Dora, hayal dünyasında yolculuğa çıkar, bazen kendisi masal kahramanı olur, bazen hikâyeye yeni sorular ekler, bazen de Alara’nın anlattığı yerleri defterine resmedermiş.

Alara’nın amacı sadece Dora’ya keyifli bir vakit yaşatmak değilmiş; onun zihninde hayal kapılarını aralamak, duygularını tanımasına yardımcı olmak, dünyayı anlaması için ona farklı pencereler açmakmış. Masal bittiğinde, Dora genellikle yavaşça gözlerini kapatır, yüzünde huzurlu bir tebessümle uykuya dalarmış. O gece gördüğü rüya da genellikle masalın bir devamı olurmuş.

Bir gün ülkenin dört bir yanını dolaşan bilge bir adam saraya uğramış. Saray halkı ona Alara’nın masallarını anlatmış. Bilge, Alara’yla tanışınca şöyle demiş:

— Sen sadece masal anlatmıyorsun, prenses. Sen kardeşinin kalbine ve aklına tohumlar ekiyorsun. Masallar bir çocuğun düşünce dünyasını sulayan su gibidir. Sen ona sevgiyle hem anlatıyor hem de öğretiyorsun.

Alara utangaç bir tebessümle teşekkür etmiş. O günden sonra yalnızca Dora’ya değil, sarayın tüm çocuklarına masallar anlatmaya başlamış. Haftanın bir günü sarayın büyük salonuna minderler serilir, çocuklar neşeyle toplanırmış. Masallar sadece kulaklara değil, kalplere de dokunurmuş. Her çocuk masaldan sonra bir şey öğrenirmiş: kimi sabretmeyi, kimi affetmeyi, kimi de hayal kurmanın önemini…

Yıllar geçmiş, Dora büyümüş. Bilgili, adaletli, yaratıcı bir prens olmuş. Masalların ona kattığı her değeri içinde taşımış. Alara ise tüm krallıkta “Masal Kraliçesi” olarak anılır olmuş. Onun anlattığı hikâyeler, ülkenin dört bir yanına yayılmış, dilden dile dolaşır olmuş.

Ve gökten üç elma düşmüş:
Birini Alara tutmuş,
Birini Dora yakalamış,
Üçüncüsü de düşe düşe tam sana ulaşmış…

Bu masalı da okuyun: Bezelye ile Güzel Prenses

İlgili Masallar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz