Bir varmış, bir yokmuş…
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çok sevimli bir çocuk yaşarmış. Adı Arda’ymış.
Arda’nın odası kocamanmış ve içinde o kadar çok oyuncak varmış ki sanki küçük bir oyuncak dükkânı gibi! Arabalar, yapbozlar, peluş ayılar… Ne ararsan varmış.
Ama Arda’nın bir huyu varmış:
Oyuncaklarını kimseyle paylaşmazmış.
Bir gün en yakın arkadaşı Ece ona misafirliğe gelmiş.
“Arda, şu kırmızı arabayı beraber sürebilir miyiz?” diye sormuş tatlı tatlı.
Arda hemen arabayı kucaklamış:
“Hayır! O benim en sevdiğim oyuncağım, kimseye vermem!” demiş.
Ece biraz üzülmüş, köşeye çekilmiş. Oyun devam etmiş ama… Bir şeyler eksikmiş. Arda tek başına arabasını sürmüş, fakat içi pek de sevinç dolmamış. Çünkü en güzel oyun, kahkahalarla oynanan oyunmuş.
Ertesi gün parkta başka bir arkadaşı, Mert, yanlarına gelmiş. Elinde kocaman, rengârenk bir top varmış.
“Hadi top oynayalım!” demiş gülerek.
Arda şaşırmış:
“Bu top Mert’in, ama bizimle paylaşıyor…”
Üçü birlikte koşmuş, topu birbirlerine atmışlar, oynamışlar, kahkahaları parkı çınlatmış.
Arda’nın içi sıcacık olmuş.
O an düşünmüş:
“Ben de oyuncaklarımı paylaşsam oyunlarımız daha da güzel olabilir…”
Ertesi gün Arda arkadaşlarını evine çağırmış. Bu kez kırmızı arabasını masanın üstüne koymuş.
“Ece, bugün arabayı beraber sürebiliriz.” demiş utangaç bir gülümsemeyle.
Ece’nin gözleri parlamış.
Birlikte arabayı odanın içinde sürmüşler, yastıkları yol gibi dizmişler. Kitaplarla küçük köprüler yapmışlar. Mert de kamyonunu getirip oyuna katılmış. Böylece odaları kocaman bir şehir gibi olmuş.
Kahkahalarla oynamışlar, oyun hiç bitmesin istemişler.
Arda o gün çok önemli bir şey öğrenmiş:
“Paylaşınca oyuncaklar azalmıyor, mutluluk çoğalıyor!”
O günden sonra Arda, hiçbir oyuncağını saklamamış. Çünkü paylaşmanın gücünü keşfetmiş.
Ve üç arkadaş, hep birlikte oynayıp mutlu yaşamışlar.
🌼 Masalın Sonu 🌼
Peki sen olsaydın, oyuncaklarını paylaşır mıydın? 😊
Bu masalı da okuyun: Paylaşmanın Sihri