Bir varmış, bir yokmuş…
Çok uzaklarda, masmavi gökyüzünün altında kocaman bir diyar varmış. Bu diyara Doğa Ülkesi denirmiş. Bu ülkeyi yaşatan dört büyük güç varmış: Su, Toprak, Rüzgâr ve Ateş.
Onlar kardeş gibiymiş ama bazen birbirleriyle anlaşamazlarmış. Çünkü her biri kendisini en önemli sanırmış.
Büyük Tartışma
Bir gün gökyüzünde parlak bir şimşek çaktığında dört unsur buluşmuş.
Su hışırdayarak demiş ki:
— Ben olmasam hiçbir canlı susuzluğunu gideremez. Ne ağaçlar büyür ne de insanlar yaşar. En önemli olan benim!
Toprak hemen söze atılmış:
— Yanılıyorsun! Bitkilerin kökleri bende tutunur. Meyveler bende büyür. İnsanlar evlerini bende kurar. Ben olmazsam kimse yaşayamaz!
Rüzgâr ince bir ıslık çalarak kanatlarını sallamış:
— Siz çok dar düşünüyorsunuz. Benim nefesim olmasa kim oksijen bulacak? Tozları, polenleri ben taşırım. Bulutları ben sürüklerim. Dünyayı ben canlı tutarım!
Ateş kıvılcımlar saçarak öne atılmış:
— Siz hepiniz cansınız ama ben ısıtmazsam donarsınız! Geceleri ışık saçan, insanlara yemek pişiren benim! Sizden daha kıymetliyim!
Dört unsur böylece kavga etmeye başlamış. Sesleri o kadar yükselmiş ki ormanda yaşayan hayvanlar bile ürkmüş.
Diyarın Sessizliği
Ama işte, kavgaları yüzünden Doğa Ülkesi yavaş yavaş bozulmaya başlamış.
- Su kırgın olduğu için gölleri çekilmiş.
- Toprak küskün olduğu için çoraklaşmış.
- Rüzgâr öfkeli olduğu için fırtınalar koparmış.
- Ateş yalnız hissettiği için ormanlarda kıvılcım bırakmış.
Köylüler korkmuş, hayvanlar yuvalarından çıkamaz olmuş. Çocuklar “Doğa neden bize kızgın?” diye ağlamış.
Bilge Kaplumbağanın Öğüdü
Bir gün, çok yaşlı ve bilgili Kaplumbağa Bilge ortaya çıkmış. Yavaş adımlarla unsurların kavga ettiği yere gelmiş.
— Sevgili unsurlar, diye başlamış, siz aslında aynı şarkının farklı notalarısınız. Biriniz olmadan diğeriniz eksik kalır. Bir ağacı düşünün:
- Susuz büyüyemez.
- Topraksız tutunamaz.
- Rüzgârsız nefes alamaz.
- Güneşin sıcaklığını ve ateşin ısısını hissetmezse gelişemez.
— Siz ayrı ayrı güzelsiniz ama ancak birlikte olduğunuzda dünya yaşar!
Unsurlar birbirlerine bakmış. İlk defa bu kadar derin düşünmüşler.
Dostluğun Denemesi
Kaplumbağa Bilge onlara küçük bir görev vermiş:
— Bir fidanı birlikte büyütün. Eğer uyum içinde çalışabilirseniz gerçek gücünüzü anlayacaksınız.
Su nazikçe damlalarını fidanın köklerine akıtmış.
Toprak onu sarıp sarmalamış, köklerine yuva olmuş.
Rüzgâr hafifçe eserek yapraklarına nefes taşımış.
Ateş ise güneşin ışığını yansıtarak filizi ısıtmış.
Günler geçmiş, haftalar geçmiş. Fidan kocaman bir ağaca dönüşmüş. Kuşlar dallarında ötmüş, çocuklar gölgesinde oynamış.
Gerçek Güç
Dört unsur bu manzarayı görünce kalpleri sevinçle dolmuş.
— Demek ki hepimiz bir arada olduğumuzda dünya güzelleşiyor, demiş Su.
— Ben yalnızca bir parçasıyım, bütün değilim, diye eklemiş Toprak.
— Birlikte olduğumuzda şarkımız daha güçlü, demiş Rüzgâr.
— Asıl kıvılcım dostlukmuş, diye gülmüş Ateş.
O günden sonra unsurlar hiç kavga etmemiş. Her biri kendi görevini bilmiş, birbirlerine saygı duymuş. Doğa Ülkesi yeniden yeşermiş, dereler gürlemiş, kuşlar şakımış.
Ve çocuklar… Unutmayın: Su, Toprak, Rüzgâr ve Ateş yalnızca doğada değil, bizlerin içinde de vardır. Su gibi şefkatli, toprak gibi sabırlı ve güçlü, rüzgâr gibi özgür ve neşeli, ateş gibi cesur ve enerjik olabiliriz.
Gökten üç elma düşmüş:
Biri bu masalı dinleyenlerin kalbine,
Biri doğayı koruyanların ellerine,
Biri de dört unsurun dostluğunu hatırlayanlara…
📝 Ebeveyn Notu
Bu masal, çocuklara doğadaki dört unsurun uyumunu öğretir. Masalı okuduktan sonra “Sence hangi unsur sana benziyor?”, “Fidan tek başına büyüyebilir miydi?”, “Arkadaşlarınla birlikte çalışmak bu unsurların dostluğuna benziyor mu?” gibi sorular sorarak çocuğunuzun düşünmesini sağlayabilirsiniz.
Bu masalı da okuyun: Adil Kral ve Sihirli Terazi