Bir varmış, bir yokmuş…
Uzak diyarlarda Hesap Ülkesi diye rengârenk bir ülke varmış. Bu ülkenin dağları üçgen, ağaçlarının yaprakları kare, gökyüzündeki bulutlarıysa daire şeklindeymiş. İnsanlar günlerini oyunlarla, bilmecelerle ve sayıların sihirli şarkılarıyla geçirirmiş.
Ülkenin en değerli hazinesi ise Sayı Tahtasıymış. Bu tahtada 1’den 9’a kadar bütün sayılar parlayan kristaller halinde dururmuş. Onlar olmazsa Hesap Ülkesi’nde hiçbir şey çalışmaz, saatler dönmez, köprüler kurulmaz, hatta çocukların oyunları bile oynanamazmış.
Ama bir sabah, güneş yeni doğmuşken, Sayı Tahtası’nın üstündeki sayılar birer birer kaybolmaya başlamış. Önce 3 yok olmuş, sonra 7, ardından da 9… Tahta üzerinde boşluklar kalmış ve ülke karışmış.
Köylüler paniklemiş:
— Sayılarımız olmadan nasıl hesap yapacağız?
— Kaç tane elma kaldığını nasıl bileceğiz?
— Ya çocuklarımız top oynarken skoru nasıl tutacak?
Herkes endişelenirken, küçük ve meraklı bir kız çocuğu öne çıkmış. Adı Umay’mış. Umay sayıları çok sever, oyunlarını hep matematikle kurarmış.
Umay cesurca demiş ki:
— Ben kayıp sayıları bulurum! Onları geri getirirsem Hesap Ülkesi yeniden eski haline döner.
Köylüler şaşırmış. Ama ülkenin bilgesi, uzun sakallı Profesör Abaküs gülümsemiş:
— Umay doğru söylüyor. Sayılar saklambaç oynamayı severler. Ama onları bulmak için bilmecelerini çözmek gerekir.
Böylece Umay, yanında küçük kedisi Pati ile uzun bir yolculuğa çıkmış.
1. Durak: Üçgen Ormanı (Kayıp 3)
Ormanın girişinde büyük bir kapı varmış. Kapının üzerinde şu yazıyormuş:
“Benim üç kenarım, üç köşem var. Beni bilmezsen 3’ü göremezsin.”
Umay düşünmüş:
— Üç kenar, üç köşe… Bu bir üçgen!
Kapı hemen açılmış ve içinden ışık saçan 3 kristali çıkıp tahtaya geri dönmüş. Umay sevinçle bağırmış:
— Birini bulduk, yaşasın!
2. Durak: Yedi Tepeler Vadisi (Kayıp 7)
Vadinin ortasında yedi küçük köprü varmış. Ama köprülerin üstünden geçmek için bir bilmece sorulmuş:
“Bir haftada kaç gün vardır?
Her gün sayılırsa ben ortaya çıkarım.”
Umay hemen gülmüş:
— Bir haftada 7 gün var. O hâlde kayıp sayımız 7!
Tam o anda gökyüzünden parlak bir ışık inmiş ve 7 kristali tahtaya dönmüş. Vadideki köprüler yeniden sağlamlaşmış.
3. Durak: Dokuz Gölü (Kayıp 9)
Umay ve Pati en sonunda Dokuz Gölü’ne gelmişler. Burada göller dokuz tane daire şeklindeymiş ama biri eksikmiş. Suyun içinden ince bir ses duyulmuş:
“Ben üç kere üçüm, ben tek hanelerin en büyüğüyüm. Adımı söylersen geri dönerim.”
Umay biraz düşünmüş:
— Üç kere üç, yani 9! Ayrıca tek hanelerin en büyüğü de 9’dur!
O an sular kabarmış, gölün içinden ışıldayan 9 kristali çıkıp Sayı Tahtası’na yerleşmiş.
Zafer ve Kutlama
Umay tüm kayıp sayıları bulunca Sayı Tahtası yeniden tamamlanmış. Ülkenin saati tekrar çalışmaya başlamış, oyunlar yeniden oynanmış, gökyüzündeki bulutlar bile daha parlak görünmüş.
Köylüler Umay’ı büyük bir kutlamayla karşılamışlar. Profesör Abaküs ise şöyle demiş:
— Sayılar sadece ders kitaplarında değil, hayatımızın her yerinde var. Onları tanıyıp sevmek bizi daha güçlü yapar.
Umay da gülümsemiş:
— Matematik aslında bir macera. Sayılar, bize sadece hesap yapmayı değil, düşünmeyi de öğretiyor.
O günden sonra Hesap Ülkesi’nde çocuklar matematiği oyunlarla öğrenmiş. Herkes sayılarla arkadaş olmuş.
Ve gökyüzündeki yıldızlar bile sanki birer sayı gibi parıldamış…
Gökten üç elma düşmüş:
Biri bu masalı sevenlere,
Biri matematiği oyunla öğrenenlere,
Biri de sayıların sihrini keşfeden küçük yüreklere…
📝 Ebeveyn Notu
Bu masal, çocuklara sayıların eğlenceli ve her yerde olduğunu gösterir. Okuduktan sonra, “Umay sayıları nasıl buldu?”, “Bir haftada kaç gün var?” ya da “Sence en özel sayı hangisi?” gibi sorular sorarak çocuğunuzun hem düşünmesini hem de matematiği sevmesini sağlayabilirsiniz.
Bu masalı da okuyun: Umay’ın Sihirli Defteri